الإنجليزية - التركية
تعريف limited, constrained by bounds, impermanent في الإنجليزية التركية القاموس.
- finite
- sonu olan
- finite
- fani
- finite
- sonlu
Aşk sonlu bir kaynak değildir.
-Love is not a finite resource.
Bir dilin sahip olduğu kelimelerin sayısı sonludur, ama cümlelerin sayısı sonsuzdur, ki o oldukça ilginçtir. Sayısız cümle yapabilirsiniz.
-The number of words that a language has is finite but the number of sentences is infinite, which is quite interesting. You can make countless numbers of sentences.
- finite
- {s} mat. sonlu
- finite
- (sıfat) sınırlı, sonu olan, ölçülebilir, sayı veya şahıs gösteren [dilb.]
- finite
- {s} sayı veya şahıs gösteren [dilb.]
- finite
- mahdut
- finite
- finiteness fanilik
- finite
- {s} ölçülebilir
- finite
- {s} sınırlı
İnsanın bilgisi sınırlıdır.
-Man's knowledge is finite.
Sınırlı bir gezegende sınırsız bir büyüme olamaz.
-We cannot have infinite growth on a finite planet.
- finite
- biten
- finite
- finite verb mastar ve sıfat fiillerin aksine olarak fiilin belirli şahıs ve sayı gösteren şekli
- finite
- finitely sınırlı olarak
المصطلحات ذات الصلة
الإنجليزية - الإنجليزية
تعريف limited, constrained by bounds, impermanent في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.
- finite
limited, constrained by bounds, impermanent
الواصلة
limited, con·strained by bounds, im·per·ma·nentالنطق
Resimler
المفضلات