limanları

listen to the pronunciation of limanları
التركية - الإنجليزية
harbors
third-person singular of harbor
liman
port

Nagasaki, where I was born, is a beautiful port city. - Doğduğum yer olan Nagasaki, güzel bir liman kentidir.

The storm will make it impossible for the ship to leave port. - Fırtına geminin limandan ayrılmasını imkansız hale getirdi.

liman
harbor

We won't be able to arrive at the harbor in time. Let's take a shortcut. - Biz zamanında limana varamayacağız. Kestirmeden gidelim.

The island has a fine harbor. - Adanın güzel bir limanı var.

liman
harbour

The enemy warships bombed our warehouses in the harbour. - Düşman savaş gemileri limandaki depolarımızı bombaladı.

The lost fishing boat made a safe return to harbour. - Kayıp balıkçı teknesi limana güvenli bir dönüş yapmıştı.

liman
{i} haven
liman
{i} seaport

Odessa and Sebastopol are seaports on the Black Sea. - Odessa ve Sivastopol Karadeniz'de limandır.

liman
dockage
liman
dock

The girl was gazing at the dock. - Kız limana bakıyordu.

sevkiyat limanları
(Askeri) destinations
liman
anchorage
Liman
dockside
liman
ports

Hundreds of ships left American ports. - Yüzlerce gemi Amerikan limanlarından ayrıldı.

Many ports are in the east. - Pek çok limanlar doğudadır.

liman
harbour [Brit.]
liman
harbour, harbor, port
liman
roadstead
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف limanları في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

liman
a long narrow lagoon near the mouth of a river
liman
The deposit of slime at the mouth of a river; slime
التركية - التركية

تعريف limanları في التركية التركية القاموس.

Liman
mina
Liman
mersa
liman
Gemilerin barınarak yük alıp boşaltmalarına, yolcu indirip bindirmelerine uygun kuruluşları olan doğal veya yapay sığınak
liman
Sessiz, sakin bir ortam
liman
Gemilerin barınarak yük alıp boşaltmalarına, yolcu indirip bindirmelerine yarayan doğal veya yapay sığınak: "On beş gün sonra, geldiği gibi büyük törenle limanımızdan ayrıldı."- H. Taner
limanları
المفضلات