like unto

listen to the pronunciation of like unto
الإنجليزية - التركية

تعريف like unto في الإنجليزية التركية القاموس.

like
{f} sevmek

Tom Mary'yi sevmekten kendini alamadı. - Tom couldn't help but like Mary.

Onları sevmekten başka çaren yok. - You can't help but like them.

like
{s} gibi

Bu, peynir gibi kokuyor. - This smells like cheese.

Kız, sihir gibi kayboldu. - The girl vanished like magic.

like
likes and dislikes sevdiği ve beğenmediği şeyler
like
{e} gibi, -e benzer
like
dilemek

Özür dilemek istiyorum. - I'd like to apologize.

Ben Volgograd polisinden özür dilemek istiyorum. - I'd like to apologise to Volgograd's police.

like
-imsi
like
sonek -ımsı
like
sempati duymak
like
eşit

Gerçek aşk ebedidir, sonsuzdur ve hep kendi gibidir. Eşit ve saf, abartılı sergilemeler olmadan: özünde hep gençtir ve beyaz saçlarla görünür. - True love is eternal, infinite, and always like itself. It is equal and pure, without violent demonstrations: it is seen with white hairs and is always young in the heart.

Bütün renkleri eşit derecede severim. - I like all the colors equally.

like
{i}

Tom Chris'e onun eşarbını sevmediğini söylediğinde, o ondan kurtuldu. - When Tom told Chris he didn't like her scarf, she got rid of it.

Yasalar örümcek ağı gibidir, küçük sinekleri yakalayabilirler fakat yaban arısı ve eşek arılarının geçmesine izin verirler. - Laws are like cobwebs, which may catch small flies, but let wasps and hornets break through.

like
{f} hoşlanmak, sevmek; beğenmek. like a bolt out of the k.dili. beklenmedik bir şekilde, birdenbire
like
rağbet etmek
like
müşabih
like
benzeri

Ben erkek kardeşime benzerim. - I am like my brother.

Ben elma ve muz ve benzeri farklı meyveler yedim. Ayrıca iki patates yedim. - I ate different fruits like apples and bananas and such. I also ate two potatoes.

like
istemek

O çok kötü bir filmdi, değil mi? Evet. İçimden paramı geri istemek geliyor! - That was such a bad movie, right? Yeah. I feel like asking for my money back!

like
-miş gibi
like
{i} beğeni

Mary'nin görünme şeklini beğeniyorum. - I like the way Mary looks.

Oda farklı görünüyor, şimdi daha çok beğeniyorum. - The room looks different, now I like it more.

like
güya
like
(İnşaat) gibi, beğenmek
الإنجليزية - الإنجليزية
like, similar to
like
conforming to, conformable to
like unto

    الواصلة

    like un·to

    التركية النطق

    layk ʌntu

    النطق

    /ˈlīk ˈənto͞o/ /ˈlaɪk ˈʌntuː/
المفضلات