like unto

listen to the pronunciation of like unto
الإنجليزية - التركية

تعريف like unto في الإنجليزية التركية القاموس.

like
{f} sevmek

Onu sevmekten başka çaren yok. - You can't help but like him.

Tom Mary'yi sevmekten kendini alamadı. - Tom couldn't help but like Mary.

like
{s} gibi

Stanford Üniversitesi, Larry Page ve Sergey Brin gibi girişimcileri yetiştirdi. - Stanford University has educated entrepreneurs like Larry Page and Sergey Brin.

Bu, peynir gibi kokuyor. - This smells like cheese.

like
likes and dislikes sevdiği ve beğenmediği şeyler
like
{e} gibi, -e benzer
like
dilemek

Ben Volgograd polisinden özür dilemek istiyorum. - I'd like to apologise to Volgograd's police.

Bu sabah için özür dilemek istiyorum. - I'd like to apologize for this morning.

like
-imsi
like
sonek -ımsı
like
sempati duymak
like
eşit

Bütün renkleri eşit derecede severim. - I like all the colors equally.

Gerçek aşk ebedidir, sonsuzdur ve hep kendi gibidir. Eşit ve saf, abartılı sergilemeler olmadan: özünde hep gençtir ve beyaz saçlarla görünür. - True love is eternal, infinite, and always like itself. It is equal and pure, without violent demonstrations: it is seen with white hairs and is always young in the heart.

like
{i}

Eşi, bir baca gibi sigara içiyor. - Her husband smokes like a chimney.

Ben sizi eşime tanıtmak istiyorum. - I'd like to introduce you to my wife.

like
{f} hoşlanmak, sevmek; beğenmek. like a bolt out of the k.dili. beklenmedik bir şekilde, birdenbire
like
rağbet etmek
like
müşabih
like
benzeri

Ben erkek kardeşime benzerim. - I am like my brother.

Ben elma ve muz ve benzeri farklı meyveler yedim. Ayrıca iki patates yedim. - I ate different fruits like apples and bananas and such. I also ate two potatoes.

like
istemek

O çok kötü bir filmdi, değil mi? Evet. İçimden paramı geri istemek geliyor! - That was such a bad movie, right? Yeah. I feel like asking for my money back!

like
-miş gibi
like
{i} beğeni

Tom, Mary'nin onun yeni şarkısını beğenip beğenmeyeceğini görmek istiyor. - Tom wants to see if Mary likes his new song.

Mary'nin görünme şeklini beğeniyorum. - I like the way Mary looks.

like
güya
like
(İnşaat) gibi, beğenmek
الإنجليزية - الإنجليزية
like, similar to
like
conforming to, conformable to
like unto

    الواصلة

    like un·to

    التركية النطق

    layk ʌntu

    النطق

    /ˈlīk ˈənto͞o/ /ˈlaɪk ˈʌntuː/
المفضلات