Benimle o şekilde konuşma hakkını sana kim veriyor?
- What gives you the right to talk to me like that?
Patrona o şekilde karşı çıkman bayağı büyük cesaretti.
- It was pretty ballsy of you to stand up to the boss like that.
Biraz şekerleme ve bunun gibi, ben bir papatya gibi tazeyim.
- A little nap and, just like that, I'm as fresh as a daisy.
Bunun gibi hikayeler beni büyülüyor.
- Stories like that fascinate me.
Ben asla öyle bir şey duymadım.
- I never heard anything like that.
Öyle şeyler konusunda bilgim yok.
- I don't know about things like that.
Böyle konuşmak için aptal olmalı.
- He must be a fool to talk like that.
Sen benimle nasıl böyle konuşabilirsin?
- How dare you speak to me like that?
Ben böyle bir şapka almakla ilgileniyorum.
- I am interested in getting a hat like this.
Böyle bir durumun tekrar olacağının olası olmadığını düşünüyorum.
- I think it's unlikely that a situation like this one would ever occur again.
Bütünüyle bunun gibi bir şey hiç görmedim.
- I've never seen anything quite like this.
Bunun gibi bir şeyin olabileceğini her zaman biliyordum.
- I've always known something like this might happen.
Bunu bir daha asla bu şekilde yapma!
- Never ever do it like this again!
Bu şekilde giyindiğim için üzgünüm.
- I'm sorry that I'm dressed like this.
senin gibi birini istiyorum.
Keşke senin gibi bir arkadaşım olsa.
- I wish I had a friend like you.
Senin gibi bir kız arıyorum.
- I've been looking for a girl like you.
He was playing in the yard and, then, like that, he was gone.
And then the truck turned, the box fell out the back, and the truck just kept going. / Yea, like that..
... Or something like that. ...
... ELON MUSK: It's something like that. ...