تعريف lifting في الإنجليزية التركية القاموس.
- kaldırarak
- kaldıran
- yükseltme
- {f} kaldır
Ağırlıklar kaldırdıktan sonra bileklerim ağrıdı.
- My wrists were sore after lifting wieghts.
Sınavlarınız olduğu zaman, ağırlık kaldırmak gerçekten stresi azaltır, ve bu zihniniz ve bedeniniz için de iyidir.
- When you're about to have exams, lifting weights really does relieve stress, and it's also good for your mind and body.
- kaldırma
Sol kolunuzu kaldırmayı deneyin.
- Try lifting your left arm.
Sınavlarınız olduğu zaman, ağırlık kaldırmak gerçekten stresi azaltır, ve bu zihniniz ve bedeniniz için de iyidir.
- When you're about to have exams, lifting weights really does relieve stress, and it's also good for your mind and body.
- {i} germe
- (sıfat) kaldırma
- lift
- {f} havalanmak
- lift
- kaldırmak
Bu masa kaldırmak için çok ağırdı.
- This desk was too heavy to lift.
Bu taş kaldırmak için çok ağır.
- This stone is too heavy to lift.
- lift
- {i} asansör
Annem asansörden korkar.
- My mother is afraid of lifts.
O asansör çok gürültü yapıyor.
- That lift makes a lot of noise.
- lifting device
- kaldırma cihazı
- lifting device
- kaldırma mekanizması
- lifting equipment
- kaldırma ekipmanı
- lifting eye
- kaldırma gözü
- lifting eye
- kaldırma kancası
- lifting eye
- (Otomotiv,Teknik) kaldırma halkası
- lifting eyes
- kaldırma gözleri
- lifting gear
- (Mekanik) kaldırma düzeneği
- lifting jack
- bocurgat
- lifting platform
- (İnşaat) kaldırma platformu
- lifting platforms
- (Mekanik) kaldırma platformları
- lifting airscrew
- kaldırıcı pervane
- lifting block
- kaldırma bloğu
- lifting capacity
- kaldırma kapasitesi
- lifting condensation level
- yükseltme yoğunlaşma seviyesi
- lifting crane
- vinç
- lifting cylinder
- kaldırma silindiri
- lifting force
- kaldırma kuvveti
- lifting jack
- kriko
- lifting jack
- kaldırıcı jak
- lifting propeller
- kaldırıcı pervane
- lifting property
- kaldırma özelliği
- lifting pump
- emme tulumba
- lifting tongs
- vinç kıskacı
- lifting wire
- platin
- lifting block
- kaldırma blogu
- lifting plough
- sökme makinesi
- lifting appliances
- kaldırma makineleri
- lifting arm shaft
- kaldırma kolu şaftı
- lifting arm system
- kaldırma kolu sistemi
- lifting bar
- kaldırma çubuğu
- lifting beam
- kaldırma kirişi
- lifting boom
- (Askeri) kaldırma direği
- lifting brace
- vinç halkası takviye demiri
- lifting brace
- kaldırma mesnedi
- lifting bracket
- kaldırma braketi
- lifting capacity
- kaldırma gücü
- lifting capacity
- yükseltme gücü
- lifting device
- kaldırma mekanizması,kaldırma tertibatı
- lifting door
- kayar kapı
- lifting fork
- kaldırma çatalı
- lifting frame work
- kaldırma çatgısı
- lifting instructions
- kaldırma talimatları
- lifting iron
- vinç halkası
- lifting jack
- vinç
- lifting jack
- (fiil)nç, kriko
- lifting link
- kaldırma bağlantısı
- lifting load
- yük kaldırma
- lifting lug
- kaldırma mapası
- lifting mechanism
- (Tekstil) kaldırma mekanizması
- lifting mechanism
- yükseltme düzeneği
- lifting mechanisms
- (Otomotiv) kaldırma mekanizmaları
- lifting nail
- kaldırma tırnağı
- lifting of responsibility
- (Eğitim) sorumluğun kalkması
- lifting pin
- kaldırma pimi
- lifting piston
- kaldırma pistonu
- lifting plate
- kaldırma plakası
- lifting post
- (Otomotiv) kaldırma sütunu
- lifting power
- kaldırma gücü
- lifting ring
- vinç kaldırma yeri
- lifting roller
- kaldırma silindiri
- lifting screw
- (Askeri) liftin uskuru
- lifting shaft
- kaldırma şaftı
- lifting sling
- (Otomotiv) kaldırma sapanı
- lifting speed
- kaldırma hızı
- lifting speed
- yükseltme hızı
- lifting tackle
- kaldırma takımı
- lifting tongs
- kaldırma kıskacı
- lifting tool
- kaldırma aleti
- lifting tool
- vinç kolu
- lifting up of responsibility
- (Eğitim) sorumluluğun kalkması
- lifting velocity
- kaldırma sürati
- lifting yoke
- kaldırma çatalı
- lift
- yükseltme
- lift
- yükseltmek
- lift
- {i} kaldırma
Tom yardım etmek için bir parmağını kaldırmadı.
- Tom didn't lift a finger to help.
Bu masa Patty'nin kaldırması için çok ağırdı.
- This desk was too heavy for Patty to lift.
- lift
- (Spor) taşıma
- lift
- (Coğrafya) üst katman
- lift
- kaldırma mesafesi
- lift
- (Spor) tutma
- lift
- yükseliş
- lift
- çıkmak
- lift
- daha yüksek duruma getirmek
- lift
- havanın kaldırma kuvveti
- lift
- yükseltilmek
- lift
- lift
- axle lifting device
- dingil kaldırma tertibatı
- face lifting
- yüze uygulanan estetik ameliyatı
- hydraulic axle lifting jack
- hidrolik dingil krikosu
- lift
- {f} kaldır
Yüce Allah sonradan kaldıramayacağı bir taş yaratabildi mi?
- Could an almighty god create a stone that he would not be able to subsequently lift?
Numarayı çevirmeden önce alıcıyı kaldırmayı unuttum.
- I forgot to lift the receiver before dialing the number.
- lift
- araklamak
- lift
- bitmek
- lift
- kaldırma kuvveti
- lift
- ortadan kaldırmak
- lift
- arabasına alma
- lift
- İİ.asansör
- lift
- dağılmak
- lift
- (başkasına değişli düşünce/yazı/vb.) çalmak
- lift
- son vermek
- lift
- (bulut/sis/vb.) yükselmek
- lift
- özüne mal etmek
- lift
- ferahlık
- lift
- neşe
- lift
- rahatlık
- lift
- yürütmek
- lift
- rahatlama duygusu
- lift
- parasız götürme/gitme
- mechanical lifting
- makine ile sökme
- fog is lifting
- sis taşıyor
- hand lifting
- elle sökme
- leverage, lifting, prize, prying
- kaldıraç, kaldırma, ödül, meraklı
- lift
- asansörü
- lift
- lifte
- power lifting
- güç kaldırma
- shop lifting
- shop kaldırma
- weight lifting
- ağırlık kaldırma
Hobim ağırlık kaldırmak.
- My hobby is weight lifting.
- Package lifting
- (Tekstil) Bobin kaldırma
- cattle lifting
- (Kanun) sığır hırsızlığı
- drive of the lifting mechansim
- (Tekstil) kurs hareketi tahriği
- face lifting
- çehresini değiştirme
- face lifting
- yüz gerdirme
- face lifting
- yenileme
- frost lifting
- don kabartması
- gearing for the lifting mechanism
- (Tekstil) kurs hareketi tahrik dişli sistemi
- grease lifting
- gres memesi
- grease lifting
- gresörlük
- intake valve lifting height
- emme supaplı açılma
- lift
- {f} (kulakları) dikmek
- lift
- {f} (sis/duman) dağılmak
- lift
- kaldrış
- lift
- {i} yardım
Onlar buzdolabını kaldırmak için bana yardım ettiler.
- They gave me a hand to lift the fridge.
Tom yardım etmek için bir parmağını kaldırmadı.
- Tom didn't lift a finger to help.
- lift
- (Askeri) KALDIRIŞ: Havanın kaldırıcı hassasından veya aerodinamik basınçtan ileri gelen yükseltici kuvvet; bir uçakta, kanatlar üzerindeki basıncın azalması dolayısıyla meydana gelen yükselme temayülü
- lift
- {f} kalkmak
- lift
- {f} k.dili. çalmak, yürütmek, aşırmak
- lift
- {f} yukarı kaldırmak
- lift
- {i} teleferik
- lift
- kaldırıcı
- lift
- (Askeri) (AIR LIFT) Havadan taşımak
- lift
- {f} topraktan çıkarmak
- lift
- yükselme
- lift
- {f} germek
- lift
- yükselmek
- lift
- kaldırmaya uğraşmak
- lift
- dili çalmak
- lift
- {i} 1. kaldırma, yükseltme
- lift
- {f} çalmak
- table lifting
- ruhun masayı çevirmesi
- vacuum lifting
- vakumlu aygıtla kaldırma
- weight lifting
- halter sporu
- weight lifting
- halter kaldırma, halter