Bu taş kaldırmak için çok ağır.
- This stone is too heavy to lift.
Tom kendini kaldırmak için çok cılız.
- Tom is too weak to lift himself.
Asansörün otomatik bir kapısı var.
- The lift has an automatic door.
Tom ve Maria birlikte asansör bekledi.
- Tom and Maria waited for the lift together.
Bir parmağını bile kaldırmazdı.
- He wouldn't even lift a finger.
Bu masa Patty'nin kaldırması için çok ağırdı.
- This desk was too heavy for Patty to lift.
Yüce Allah sonradan kaldıramayacağı bir taş yaratabildi mi?
- Could an almighty god create a stone that he would not be able to subsequently lift?
Polis kutuyu dikkatlice kaldırdı.
- The policeman lifted the box carefully.
Paketi kaldırmama yardım et.
- Help me lift the package.
Yoshio kutuyu kaldırmama yardım etti.
- Yoshio helped me lift the box up.
The lift came into the shop dressed like a country gentleman, but was careful not to have a cloak about him, so that the tradesman could see he had no opportunity to conceal any goods about his person.