Bir insana bir balık verirsen onu bir gün beslersin. Bir insana balık tutmayı öğretirsen onu ömür boyu beslersin.
- Give a man a fish and you feed him for a day. Teach a man to fish and you feed him for a lifetime.
Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
- You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
Bir bilim adamı hayatı boyunca düzinelerce kitap okuyacak, ama hala öğrenecek çok daha fazla şeyi olduğuna inanıyorum.
- A scientist will read dozens of books in his lifetime, but still believe he has a lot more to learn.
Hayatımda kominizme asla ulaşılmayacak.
- Communism will never be reached in my lifetime.
Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
- You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
Bir insana bir balık verirsen onu bir gün beslersin. Bir insana balık tutmayı öğretirsen onu ömür boyu beslersin.
- Give a man a fish and you feed him for a day. Teach a man to fish and you feed him for a lifetime.
Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
- You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
Bu bir ömür boyu şanstır.
- This is the chance of a lifetime.
Bu, bir ömür boyu süren fırsattır.
- This is the opportunity of a lifetime.
I've been waiting a lifetime for a train.
The lifetime-job program was one of the concessions that the UAW won from Ford, and later from General Motors, in return for labor cost savings during contract negotiations Perhaps it is this rethinking of labor’s needs, on the parts of both unions and management, that will surface as the most important gain from the lifetime-job experiment.
a once-in-a-lifetime opportunity to travel the world.
... lifetime limits. They have to let you keep your kid on their insurance ' your insurance ...
... the lifetime of the web. ...