Müzik benim ilk aşkımdı ve son aşkım olarak kalacak!
- Musik war meine erste Liebe und sie wird auch meine letzte sein!
Bu şarkı bana ilk aşkımın acısını hatırlatıyor
- Dieses Lied erinnert mich an meinen ersten Liebeskummer.
Tom Mary'ye bir aşk mektubu yazdı.
- Tom schrieb Maria einen Liebesbrief.
İçimde aşk için yanıp tutuşan doyumsuz bir özlem var.
- In mir lodert ein unstillbares Sehnen nach Liebe.
Senin sevgini kaybedersem, her şeyi kaybederim.
- Wenn ich deine Liebe verliere, verliere ich alles.
Birbirlerini sevgi dolu öptüler.
- Die Liebenden küssten einander.
Ben seni senin beni sevdiğinden daha çok seviyorum.
- Ich liebe dich mehr, als du mich liebst.
Ben annemi seviyorum ve annem beni seviyor.
- Ich liebe meine Mutter, und meine Mutter liebt mich.
will-JB.
Seni seviyorum, Laurie.
- Ich liebe dich, Laurie.
Fransa, seni seviyorum!
- Frankreich, ich liebe dich!
Sende üç şeyi fark eden insana güven: gülümsemenin ardında sakladığın acıyı, öfkenin ardındaki sevgiyi, suskunluğunun ardındaki sebebi.
- Vertraue dem Menschen, der drei Dinge an dir bemerkt: den Kummer hinter deinem Lächeln, die Liebe hinter deinem Zorn und den Grund deines Schweigens.
Çocuklar ırk ve din bilmezler. İnsan ayrımı yapmazlar. Ölçütleri sadece sevgidir. Nefreti büyüklerden öğrenirler.
- Kinder kennen keine Rasse und keine Religion. Sie machen keine Unterschiede. Ihr Kriterium ist ausschließlich die Liebe. Den Hass lernen sie von den Großen.
Merhaba, canım, sevgilim, tatlım, kaderim. Günün nasıldı?
- Hi, my dear, my darling, my honey, my destiny. How was your day?
Tom benim değerli bir arkadaşım.
- Tom is a dear friend of mine.
O benim için çok değerlidir.
- She is very dear to me.
Do you love your dear little dog?
- Liebst du deinen lieben kleinen Hund?
Frankly, my dear, I don't give a damn!
- Ehrlich gesagt, meine Liebe, kümmert es mich nicht die Bohne.