Hava, sudan hafiftir.
- Luft ist leichter als Wasser.
Büyük bir alim gibi, soruyu kolayca yanıtladı.
- Ganz der große Gelehrte, beantwortete er die Frage mit Leichtigkeit.
Bu yeni bilgisayar programı kolayca öğrenilebilinir.
- Das neue Computerprogramm lässt sich leicht lernen.
Bu basit sandalye oldukça rahattır.
- This easy chair is quite comfortable.
Çocuklarımın okul maliyetini bildiğim için, bir bira ile rahatlamak ya da boş vermek imkansız.
- Knowing how much school for my kids is costing, it's impossible to relax with a beer and take it easy.
Bu metni çevirmek çok kolay olacak.
- Translating this text will be very easy.
Peyniri bıçakla kesmek kolaydır.
- It's easy to cut cheese with a knife.
Bu kitap bir çocuğun okuyabileceği kadar çok basittir.
- This book is so easy that a child can read it.
Soruna basit bir çözüm muhtemelen mevcut.
- There is probably an easy solution to the problem.
Evim istasyona kolayca ulaşılabilecek bir yerde.
- My house is within easy reach of the station.
Sami'nin her zaman kolayca ulaşabileceği hapları vardı.
- Sami always had pills within easy reach.
Bu elektronik sözlüğün işe yarar şeylerinden biri herhangi bir yere kolaylıkla taşınabilmesidir.
- The convenient thing about this electronic dictionary is that it's easy to carry anywhere.
Radyoda doğal olarak konuşmak kolay değil.
- It is not easy to speak naturally on the radio.
Kendi ana dilinde doğal ses çıkarmak ve ana dilin olmayan bir dilde doğal olmayan ses çıkarmak çok kolaydır.
- It's very easy to sound natural in your own native language, and very easy to sound unnatural in your non-native language.
Doğuştan oldukça uysal bir adam.
- He is by nature quite an easy-going man.
Tom babası kadar uysal görünüyor.
- Tom seems as easy-going as his father.
He takes everything lightly.
- Er nimmt alles auf die leichte Schulter.
When it lightly rains like that, I wish to go for a walk in a park.
- Wenn es nur so leicht regnet, dann möchte ich in einen Park gehen und spazieren.