lediglich

listen to the pronunciation of lediglich
ألمانية - التركية
yalnız, sadece, ancak, sırf, salt
{'lediklih} yalnız, ancak
الإنجليزية - التركية

تعريف lediglich في الإنجليزية التركية القاموس.

entirely
tümüyle

Thomas ve Marie evlerini tümüyle restore ediyorlar. - Thomas and Marie are entirely renovating their home.

merely
sadece

Sadece çay nasıl alınır? - How to merely get tea?

O, onu sadece bir şaka olarak söyledi. - He said it merely as a joke.

entirely
büsbütün
entirely
baştan sona
entirely
hepten
entirely
baştan aşağı
entirely
tümlük
entirely
tümden
entirely
bütünlük
entirely
baştan başa
merely
adeta

Onlar adeta farklılar. - They are merely different.

merely
safi
entirely
tamamen

Cumartesi öğleden sonrayı tamamen çok fazla TV izleyerek geçirdim. - I spent Saturday afternoon watching entirely too much TV.

O, tamamen cesaretsiz değil. - He is not entirely without courage.

entirely
bütünüyle

Sami hâlâ bütünüyle tatmin olmuş değil. - Sami is still not entirely satisfied.

Sen bütünüyle hatalı değilsin. - You're not entirely wrong.

entirely
z. büsbütün, tamamıyla, tamamen
merely
(zarf) sadece, ancak, yalnız, sade, sırf
merely
sırf
ألمانية - الإنجليزية
entirely
merely
only

The price was only three thousand yen, or about thirty dollars. - Der Preis war lediglich 3000 Yen, also ungefähr 30 Dollar.

In connection with this I can only reply, it is just as you say. - Ich kann darauf lediglich antworten, dass es sich genauso verhält, wie Sie gesagt haben.

Das ist nicht Liebe, das ist lediglich eine vorübergehende Schwärmerei.
It isn't love, it's merely a passing infatuation
Diese Beispiele sollen lediglich zeigen, wie …
These examples are just meant to show how …