Daha sonra bir kişi daha bize katılıyor olacak.
- One more person will be joining us later.
Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman?
- Did the error occur right from the start or later on? - When?
Seri katillerin çoğu, çocukluklarında şiddete maruz kalmışlardır, ama çocukluklarında şiddete maruz kalan çok az insan, sonradan seri katil olmuştur.
- Most serial killers have experienced brutal childhoods, but very few people who experienced brutal childhoods later become serial killers.
Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman?
- Did the error occur right from the start or later on? - When?
Sen ilerle ve ben sana daha sonra yetişirim.
- You walk on and I will catch up with you later.
Bu kararı nasıl verdiğini daha sonra açıkladı.
- He explained later how he made this decision.
Daha sonraki hayatında sana faydalı olacak bilgi türünü içeren kitapları okumalısın.
- You should read the kind of books that contain the kind of information that will be useful to you later in life.
Daha sonraki hayatınızda yararlı olacakları için böyle kitapları okuyun.
- Read such books as will be useful in later life.
Alışılageldiği üzere gecikmişti.
- He was late as usual.
Üzgünüm, muhtemelen yaklaşık 20 dakika gecikmiş olacağım.
- Sorry, I'm probably going to be about 20 minutes late.
Geç kaldığım için üzgünüm.
- I'm sorry I'm so late.
Geç kaldığım için üzgünüm.
- I'm sorry to be late.
Durumu daha sonra size açıklayacağım.
- I will explain the situation to you later on.
Daha sonra sana telefon edeceğim.
- I will telephone you later on.
Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman?
- Did the error occur right from the start or later on? - When?
Genç bir adamken, sonradan ünlü olacağını bilmiyordu.
- As a young man, he did not know that he was to become famous later on.
Geç kalanlar için bir ceza düşünülüyor mu?
- Is a punishment for latecomers being considered?
Tom geç kalan tek kişiydi.
- Tom was the only one who was late.
Geçen yılla karşılaştırıldığında bahar bu yıl geç geldi.
- Spring has come later this year compared with last year.
Geçen sene kardeşim okula her gün geç kalırdı.
- Last year, my brother was late for school every day.
Son zamanlarda onu görmedim
- I have not seen him lately.
Acele et, yoksa son treni kaçıracaksın.
- Hurry up, or you will be late for the last train.
Geç olması hiç olmamasından daha iyidir.
- Better late than never.
Derhal başlayalım; zaten geç oldu.
- Let's start at once; it's already late.
O, her zamanki gibi geç geldi.
- He came late as usual.
Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.
- As usual, the physics teacher was late for class.
Tom'un son zamanlardaki davranış tarzı hakkında ne düşünüyorsun?
- What do you think of the way Tom has been behaving lately?
Geç kalmaktan korktum.
- I was afraid I'd be late.
Geç kalmak istemeyiz.
- We don't want to be late.
Hepimiz er ya da geç ölürüz.
- We all die sooner or later.
Dr. Sadık o ölüme neyin neden olduğu hakkında hiçbir fikri olmadığını daha sonra itiraf etti.
- Dr. Sadiq admitted later he had no idea what caused that death.
Bu, rahmetli babamın bir portresi.
- This is a portrait of my late father.
Rahmetli arkadaşımın kızı Babamın ruhu için dua edeceğim. dedi.
- My late friend's daughter said, I will pray for my father's soul.
Gecikmek istemiyorum.
- I don't want to be late.
Gecikmek istemiyoruz.
- We don't want to be late.
Uçak, otuz dakika gecikmeyle havaalanına varacak.
- The plane will arrive at the airport thirty minutes late.
Gecikmesine bir bahane uydurdu.
- He invented an excuse for being late.
Birkaç gün sonra, Tom yeni bir iş buldu.
- A few days later, Tom found a new job.
Er ya da geç, şu an sahip olduğumuz TV çok eski bir model olduğu için yeni bir televizyon almak zorunda kalacağız.
- Sooner or later, we'll have to buy a new TV since the TV we have now is a very old model.
Şimdilik hoşça kal, sonra görüşürüz.
- So long, see you later.
Araştırma enstitüsü, 1960'ların sonlarında kurulmuştur.
- The research institute was established in the late 1960s.
Tom otuzlu yaşların sonlarında bir yerde görünüyordu.
- Tom looked like he was somewhere in his late thirties.
Er ya da geç, şu an sahip olduğumuz TV çok eski bir model olduğu için yeni bir televizyon almak zorunda kalacağız.
- Sooner or later, we'll have to buy a new TV since the TV we have now is a very old model.
Bu eski çocuk oyuncu daha sonra bir uyuşturucu bağımlısı oldu.
- This former child actor later became a drug addict.
O er geç ortaya çıkacak.
- Sooner or later, she will appear.
Er geç geri döneceğini biliyordum.
- I knew you'd come back sooner or later.
Görüşürüz. Evet, daha sonra görüşürüz.
- See you. Yes, see you later.
Peki, daha sonra görüşürüz.
- Well, I'll see you later.
Geç kalmamak için erken ayrıldım.
- I left early so as not to be late.
Tom her gün sabah erken saatlerden gece geç saatlere kadar çalışıyor.
- Tom works from early in the morning until late at night every day.
The meeting was adjourned to a later date.
I wanted to do it now, but I'll have to do it later.
Later, dude.
You came in late yesterday and today you came in even later.
The Victorian era is a later period of English history than the Elizabethan era.
I arrived later than my roommate.
Ten years on nothing had changed in the village.
Lancaster bore him -- such a little town, / Such a great man. It doesn't see him often / Of late years, though he keeps the old homestead / And sends the children down there with their mother.
At about 11 pm one night in Corporation Street my watch were on van patrol and Yellow Watch were on lates as usual.
Then this ain't no place for you, remarked Private Piggott. They'll be 'aving a shot at us byembye, then you'll catch it again. What d'yer come 'ere for ?.
The medial side of the knee faces the other knee, while the outer side of the knee is lateral.
Didn't know you were sick, Whitey, thought you were like . . . some of the other times. From the top stair, See you later, alligator.
He’ll turn up sooner or later.
... We'll get to it later. ...
... and hopefully sooner than later ...