İlk izlenimler en kalıcı olanlardır.
- First impressions are the most lasting.
Bu kitap onun üzerinde kalıcı bir izlenim bıraktı.
- This book left a lasting impression on her.
Yıllar süren savaş ülkeyi fakirleştirdi.
- The war lasting for years impoverished the country.
Yarışta sonuncu başladım.
- I started last in the race.
Benim tartışmasız tercihim bu seçeneklerden dördüncüsü ve sonuncusudur.
- My decided preference is the fourth and the last of these alternatives.
Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi.
- Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages.
Çin'e gittiğim en son zaman, Şangay'ı ziyaret ettim.
- The last time I went to China, I visited Shanghai.
O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı.
- He began to work for that company last year.
Geçen sene kurulan lunapark sağolsun şehir popüler oldu.
- Thanks to the amusement park built last year, the city has become popular.
Tom son dört yılda iki kez alkollü araba sürmekten mahkûm edildi.
- Tom has been convicted of drunken driving twice in the last four years.
Birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci, sekizinci, dokuzuncu, onuncu... sondan bir önceki, son.
- First, second, third, fourth, fifth, sixth, seventh, eighth, ninth, tenth... penultimate, last.
Bu kış öncekinden daha az kar var.
- We had less snow this winter than last.
Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
- The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
Tom'u en son ne zaman gördün?
- When did you last see Tom?
Ben senin soyadını anlamadım.
- I didn't get your last name.
Soyadını nasıl yazarsın?
- How do you write your last name?
Tom son olarak vardı.
- Tom was the last to arrive.
Son olarak ailemle birlikte Disneyland'a gittiğimden beri uzun zaman oldu.
- It has been so long since I last went to Disneyland with my family.
Sürücü ehliyetimi geçen ay yenilettim.
- I had my driver's license renewed last month.
Yağmur bir hafta sürdü.
- The rain lasted a week.
Tom geçen yaz yakın bir ölüm deneyimi yaşadı.
- Tom had a near death experience last summer.
Ölüm hiçbir şey. Bu yüzden yaşamla başla, daha az komik ve daha uzun sürer.
- Dying is nothing. So start with living, it's less funny and it lasts longer.
O, son kez yaptığından daha iyi yaptı.
- He has done better than last time.
Sana borç para vereceğim, ama aklında bulunsun, bu son kez.
- I'll lend you money, but mind you, this is the last time.
Nihayet, iki Kızılderili kabilenin şefleri savaş baltalarını gömmeye karar verdiler ve barış çubuğu tüttürdüler.
- At long last, the two chiefs of the Indian tribes have decided to bury the hatchet and smoke the peace pipe.
Nihayet, Mario prensesin sevgisini kazanmayı başardı.
- At last, Mario managed to win the princess's love.
Ölüm herkesin sonuncu bitirmek için çalıştığı bir yarış gibidir.
- Death is like a race in which everyone tries to finish last.
Herkes onun sözünden dönecek son adam olduğunu bilir.
- Everybody knows that he is the last man to break his promise.
Sonunda,gerçeği öğrendik.
- At last, the truth became known to us.
Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.
- With hunger and fatigue, the dog died at last.
İhtiyacımız olan son şey savaş.
- The last thing we need is a war.
Tom'un her gece yatmaya gitmeden önce yaptığı son şey çalar saatini ayarlamaktır.
- The last thing Tom does every night before going to sleep is set his alarm clock.
Dün gece son derece soğuktu.
- Last night was exceptionally cold.
Ben son derece hızlı yürüdüğüm için son treni yakaladım.
- I caught the last train because I walked extremely quickly.
After World War One it was hoped that a lasting peace had been achieved. It hadn't.
The tonnage of the Duyfken of Harmensz's fleet is given as 25 and 30 lasten.
More rain is the last thing we need right now.
When we last met, he was based in Toronto.
Summer seems to last longer each year.
last but not least.
The party was last Tuesday; that is, not this yesterday, but eight days ago.
The last of wool is twelve sacks.
Last time we talked about this was in January.
I don't know how much longer we can last without reinforcements.
How is an in-your-face black leather thigh-high lace-up boot with a four-inch spike heel like a man's black calf lace-up oxford? They are both made on a last, the wood or plastic foot-shaped form that leather is stretched over and shaped to make a shoe.
This long-lasting gum keeps its flavor for almost an hour.
The first will be the last.
- The first will be last.
The first will be last.
- The first will be the last.
... conversations can be long lasting. ...
... an independent state for Palestinians and lasting peace and security for the ...