Yarışta sonuncu başladım.
- I started last in the race.
Bu roman onun sonuncu romanı kadar iyi değildir.
- This novel isn't as good as his last one.
Çin'e gittiğim en son zaman, Şangay'ı ziyaret ettim.
- The last time I went to China, I visited Shanghai.
Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi.
- Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages.
Bu, bizim geçen sene kaldığımız oteldir.
- This is the hotel where we stayed last year.
O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı.
- He began to work for that company last year.
Tom son dört yılda iki kez alkollü araba sürmekten mahkûm edildi.
- Tom has been convicted of drunken driving twice in the last four years.
Esperantoda, sonuncusundan önceki hece daima vurgulanır.
- In Esperanto, the syllable before the last one is always stressed.
Bu kış öncekinden daha az kar var.
- We had less snow this winter than last.
Çin'e gittiğim en son zaman, Şangay'ı ziyaret ettim.
- The last time I went to China, I visited Shanghai.
En sonunda hatasını anladı.
- At last, he realized his error.
Soyadınızı nasıl telaffuz edersiniz?
- How do you pronounce your last name?
Soyadını nasıl yazarsın?
- How do you write your last name?
Son olarak o Amerika'ya gitti.
- Lastly, she went to America.
Tom son olarak vardı.
- Tom was the very last to arrive.
Yağmur beş gün sürdü.
- The rain lasted five days.
Konuşma otuz dakika sürdü.
- The speech lasted thirty minutes.
Ölüm hiçbir şey. Bu yüzden yaşamla başla, daha az komik ve daha uzun sürer.
- Dying is nothing. So start with living, it's less funny and it lasts longer.
Sadece ölüm kaldığında, son çare yiyecek için yalvarmaktır.
- When only death remains, the last resort is to beg for food.
Son kez bir ağaca ne zaman tırmandığımı hatırlamıyorum.
- I don't remember the last time I climbed a tree.
Sana borç para vereceğim, ama aklında bulunsun, bu son kez.
- I'll lend you money, but mind you, this is the last time.
Nihayet, onlar kanla özgürlüğü satın aldı.
- At last, they purchased freedom with blood.
Nihayet, Japonya'nın bu bölümüne bahar geldi.
- At last, spring has come to this part of Japan.
Ölüm herkesin sonuncu bitirmek için çalıştığı bir yarış gibidir.
- Death is like a race in which everyone tries to finish last.
Komite herkesi memnun edecek önlemleri düzenlemek için dün gece geç saatlere kadar yatmadı.
- The committee stayed up late last night trying to work out measures that would please everyone.
Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.
- At last, they began to count down cautiously.
Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.
- With hunger and fatigue, the dog died at last.
Tom'un her gece yatmaya gitmeden önce yaptığı son şey çalar saatini ayarlamaktır.
- The last thing Tom does every night before going to sleep is set his alarm clock.
Bu senin için yapabileceğim en son şeydir.
- This is the very last thing I can do for you.
Son derece soğuktu ve yılın son akşamında neredeyse karanlıktı ve kar hızlı düşüyordu.
- It was terribly cold and nearly dark on the last evening of the year, and the snow was falling fast.
Dün gece son derece soğuktu.
- Last night was exceptionally cold.
The tonnage of the Duyfken of Harmensz's fleet is given as 25 and 30 lasten.
More rain is the last thing we need right now.
When we last met, he was based in Toronto.
Summer seems to last longer each year.
last but not least.
The party was last Tuesday; that is, not this yesterday, but eight days ago.
The last of wool is twelve sacks.
Last time we talked about this was in January.
I don't know how much longer we can last without reinforcements.
How is an in-your-face black leather thigh-high lace-up boot with a four-inch spike heel like a man's black calf lace-up oxford? They are both made on a last, the wood or plastic foot-shaped form that leather is stretched over and shaped to make a shoe.
The first will be last.
- The first will be the last.
The first will be the last.
- The first will be last.
... hundred years, the sun would burn to a crisp. So what could possibly last for billions ...