larger quantity; additional amount; greater degree

listen to the pronunciation of larger quantity; additional amount; greater degree
الإنجليزية - التركية

تعريف larger quantity; additional amount; greater degree في الإنجليزية التركية القاموس.

more
{s} daha fazla

O harcadığından daha fazla para kazanıyor. - She earns more than she spends.

Cüzdanımda daha fazla para yok. - I have no more money in my wallet.

more
daha

Onu tanıdıkça daha çok seversin. - The more you know about him, the more you like him.

O harcadığından daha fazla para kazanıyor. - She earns more than she spends.

more
(Bilgisayar) ayrıntılar
more
(Bilgisayar) tümü
more
(Bilgisayar) en çok
more
(Bilgisayar) başka

Zaman başka herhangi bir şeyden daha değerlidir. - Time is more precious than anything else.

Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha çok kitap okur. - Tom reads more books than anyone else I know.

more
(Bilgisayar) tüm

Tüm diller eşittir, ama İngilizce diğerlerinden daha eşittir. - All languages are equal, but English is more equal than the others.

Umarım bu harcama raporu tüm ilişkili iş masraflarını içerir,çünkü bundan bir sent daha fazlasını ödemeyeceğim. - I hope this expense report contains all the relevant business expenses because I'm not paying a cent more after this.

more
-den daha çok
more
(Bilgisayar) tüm seçenekler
more
ziyade

Doktor kırık parmağından ziyade Tom'un ayak bileği hakkında daha endişeli olduğunu söyledi. - The doctor said he was more concerned about Tom's ankle than his broken finger.

Daha fazla insanın yaptıkları şeylerden daha ziyade söyledikleri şeylerden başı belaya girer. - More people get into trouble for things they say rather than for what they do.

more
(Bilgisayar) ek bilgi
more
daha çok

Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir. - Humility often gains more than pride.

Seni ondan daha çok seviyorum. - I love you more than him.

more
neither more nor less ne fazla ne eksik
more
{s} daha: one more time bir kez daha. two more oranges iki
more
fazla bir şey

Benim için yapabileceğin daha fazla bir şey yok. - There's nothing more you can do for me.

Bu sahte çevrecilikten daha fazla bir şey değil. - That's nothing more than greenwashing.

more
tam o kadar
more
takriben
more
bir kat fazla
الإنجليزية - الإنجليزية
{i} more
larger quantity; additional amount; greater degree
المفضلات