Japonya'da pirinç için talep önemli.
- The demand for rice in Japan is considerable.
Kış havasında araba kullanırken önemli ölçüde özen, tavsiye olunur.
- Considerable care is advised when driving in winter weather.
Tom'un deneyimi büyük ilgi gördü.
- Tom's experience attracted considerable attention.
Deprem, büyük ölçüde hasara yol açtı.
- The earthquake caused considerable damage.
Hatırı sayılır bir tartışmadan sonra, alıcı ve satıcı anlaşmaya vardı.
- After considerable argument, the buyer and the seller finally came to terms.
Oğluna hatırı sayılır bir servet bıraktı.
- He bequeathed a considerable fortune to his son.
Senin planın çok miktarda para gerektirir.
- Your plan requires a large amount of money.
O, çok miktarda para borçluydu.
- He owed large amounts of money.
İstifa etmek için hayli baskı altındayım.
- I've been under considerable pressure to resign.
Hava bir odada sıkıştırıldığında hayli ısı yalıtımı sağlar.
- Air provides considerable thermal insulation when trapped in a chamber.