Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
Erkek kardeşim, ben kadar büyük.
- My brother is as large as I.
Tom geniş kitlenin önünde konuşma yapmaktan hoşlanmaz.
- Tom really does detest giving speeches in front of large audiences.
Onun ailesi çok geniş.
- Her family is very large.
Ona şişman denmez, iriydi.
- He was large, not to say fat.
Bugün kocaman bir yılan gördüm.
- I saw a large snake today.
Kainat kocaman bir okul.
- The universe is a large school.
Çok büyük pencereler bol doğal gün ışığı sağlar.
- Very large windows assure abundant natural daylight.
O, üniversiteye bol miktarda para bağışladı.
- He endowed the college with a large sum of money.
Yaşadığım ev çok büyük değil.
- The house I'm living in isn't very large.
Onun kitaplığında çok sayıda kitabı var.
- He has a large number of books on his bookshelf.
Beş mahkûm yeniden tutuklandı, ancak diğer üçü hâlâ serbest.
- Five prisoners were recaptured, but three others are still at large.
İki gün önce kaçan mahkum hâlâ serbest.
- The prisoner who escaped two days ago is still at large.
Bugün kocaman bir yılan gördüm.
- I saw a large snake today.
Evren kocaman bir okul.
- The universe is a large school.
Bu yeni politikanın büyük ölçekli işler yaratacağı umuluyor.
- It is hoped that this new policy will create jobs on a large scale.
Kırsal alan büyük ölçüde gelişecek gibi görünüyor.
- It seems the rural area will be developed on a large scale.
Bu yeni politikanın büyük ölçekli işler yaratacağı umuluyor.
- It is hoped that this new policy will create jobs on a large scale.
O büyük ölçekte bir parti verdi.
- He gave a party on a large scale.
Develer hörgüçlerinde çok miktarda yağ depolayabilir.
- A camel can store a large amount of fat in the hump on its back.
Senin planın çok miktarda para gerektirir.
- Your plan requires a large amount of money.
Bu yeni politikanın büyük ölçekli işler yaratacağı umuluyor.
- It is hoped that this new policy will create jobs on a large scale.
Tatoeba bir mini-LibriVox'tur. O, yüksek sesle büyük ölçekli okuma başlamadan önce sadece yazılması gerekiyor.
- Tatoeba is a mini-LibriVox, it just needs to be written before the large-scale reading aloud would start.
Çin, Japonya'dan daha geniştir.
- China is larger than Japan.
Seyirci çoğunlukla çok küçük çocuklardan oluşuyordu.
- The audience was largely made up of very young children.
Kazakistan, Orta Asya'daki en geniş ülkedir.
- Kazakhstan is the largest country in Central Asia.
Dünyanın en geniş ülkesinin devlet başkanı İngilizceyi anlamıyor
- The president of the largest country in the world doesn't understand English.
Çin, Japonya'dan daha geniştir.
- China is larger than Japan.
Bu hava koridoru büyük ölçüde askeri uçak tarafından işletilir.
- This air corridor is largely run by military aircraft.
Başarım büyük ölçüde şanstan dolayı idi.
- My success was largely due to luck.
Seyirci çoğunlukla çok küçük çocuklardan oluşuyordu.
- The audience was largely made up of very young children.
İnsanların ne kadar bira içtiği genelde havaya bağlıdır.
- How much beer people drink largely depends on the weather.
He has a large collection of stamps.
That shipment of Beanie Babies will cost you forty large.
large-intestine contents.
Herbarium material does not, indeed, allow one to extrapolate safely: what you see is what you get; what you get is classical alpha-taxonomy which is, very largely and for sound reasons, in disrepute today.
It ill beseemes a knight of gentle sort, / Such as ye haue him boasted, to beguile / A simple mayd, and worke so haynous tort, / In shame of knighthood, as I largely can report.
... Today, more than half the people on earth have access to cell phones. In large parts ...
... suggest to you that if one wanted to describe how the world or at least large parts of the ...