Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı.
- Vor langer Zeit war hier eine Brücke.
Bu, uzun zamandır duyduğum en iyi haber.
- Das sind die besten Neuigkeiten, die ich seit langem gehört habe.
Bu araştırma hızlı bir şekilde bitiremeyecek kadar çok uzun.
- This survey is too long to finish quickly.
O çok geçmeden eve döner.
- It won't be long before he returns home.
Ben, o filmi uzun zaman önce izledim.
- I have seen that film long ago.
Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı.
- A long time ago, there was a bridge here.
Bu kelime uzun zamandır not defterimde.
- This word has been in my notebook for a long time.
Uzun zamandır istediğim fotoğraf makinesi budur.
- This is the very camera I've wanted for a long time.
Bunu epeydir yapmak istiyordum.
- I've been wanting to do that for a long time.
Bunu çoktandır yapmak istiyorum.
- I've been wanting to do that for a long time.
Bunu çoktandır yapmak istiyorum.
- I've been wanting to do that for a long time.
Yollarını kaybettiler, yoksa çoktan varmış olurlardı.
- They lost their way; otherwise, they would have arrived long ago.
Uzun zamandır oraya gitmek istemektesin, değil mi?
- You have wanted to go there for a long time, haven't you?
It happened a long time ago.
- Es ist vor langer Zeit passiert.
She took a long time to choose her hat.
- Sie brauchte lange, um sich einen Hut auszusuchen.
For the sake of completeness, let us mention that the ring R - considered as a module over itself - has submodules of arbitrarily large finite length.
- Der Vollständigkeit halber wollen wir erwähnen, dass der Ring R - als Modul über sich selbst betrachtet - Untermoduln von beliebig großer endlicher Länge besitzt.
The lengths of day and night are the same today.
- Heute haben Tag und Nacht die gleiche Länge.