Hacılar uzak ülkelerden hediyeler getirdiler.
- The pilgrims brought gifts from distant lands.
Yaklaşık olarak dünya yüzeyinin üçte biri topraktır.
- About one third of the earth's surface is land.
Bu ev ve bu topraklar benim!
- This house and this land are mine.
O, üzerine ev inşa etmek amacıyla arsayı aldı.
- He bought the land for the purpose of building his house on it.
Tom bir zamanlar bu arsaya sahipti.
- Tom once owned this piece of land.
Karalar ve sular Dünya'nın yüzeyini oluşturur.
- Land and water make up the earth's surface.
Denizciler karayı gördü.
- The sailors saw land.
O, arazisini elden çıkarmak istiyor.
- He wants to dispose of his land.
O, arazisini oğulları arasında dağıttı.
- He distributed his land among his sons.
Bir uçağı bu adaya indirmek mümkün mü?
- Is it possible to land a plane on this island?
Tom memlekette küçük bir araziye sahiptir.
- Tom owns a small piece of land in the country.
Kitaplar sizi hem gerçek hem de hayali uzak memleketlere götürebilir.
- Books can transport you to faraway lands, both real and imagined.
Tom büyük bir alabalığı tutup karaya çıkardı.
- Tom landed a big trout.
Ne zaman karaya çıkacağız?
- When are we going to land?
Amerika bir göçmenler ülkesidir.
- America is a land of immigrants.
Birçok ülkeden gezgin geldi.
- The travelers came from many lands.
Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.
- The landscape was cold and sharp as flint.
Uçak mükemmel bir iniş yaptı.
- The plane made a perfect landing.
Uçak zorunlu iniş yaptı.
- The plane made a forced landing.
Sami acil iniş yapmak zorunda kaldı.
- Sami was forced to make an emergency landing.
Körler diyarında, tek gözlü adam kraldır.
- In the land of the blind, the one-eyed man is king.
Sonuçta, bu şeker hastalığı diyarı.
- After all, this is the land of diabetes.
Biz inmek için çaresizce bir yer arıyoruz.
- We're looking desperately for a place to land.
Kartal yere inmek üzere.
- The eagle is about to land.
Tarım, bölgenin en verimli alanlarında gelişmiştir.
- Agriculture is developed in the most fertile lands of the region.
Philae'nin iniş alanına Agilkia adı verildi.
- Philae's landing site was named Agilkia.
Arazi çok fazlaya mal olmadı.
- The land did not cost much.
Tom otuz yıldan daha fazla süredir o araziye sahip.
- Tom has had that land for more than thirty years.
Sami acil iniş yapmak zorunda kaldı.
- Sami was forced to make an emergency landing.
Emlak piyasasının sönmesi nedeniyle Tokyo'daki ev sahipleri panik içindedirler.
- Tokyo landlords are in a panic because the real estate market went soft.
10. You will be civil and attentive to passengers, giving proper assistance to ladies and children getting in or out, and never start the car before passengers are fairly received or landed.
He got an awful land when the police arrived.
Use the net to land the fish.
The plane is about to land.
... The more they exchange goods and learn from other lands, ...
... and permits for drilling on federal lands, and in federal waters. ...