تعريف land] في الإنجليزية التركية القاموس.
- land
- {f} karaya ayak basmak
- land
- kıyıya çıkmak
- land
- {f} karaya çıkmak
- land
- {i} kara
Denizciler karayı gördü.
- The sailors saw land.
Yere kara yoluyla ulaşılamaz.
- The place is not accessible by land.
- land
- toprak
Deniz seviyesinin altında olan toprakları su basacak. Bu, insanların evsiz kalması ve ürünlerinin tuzlu su tarafından tahrip edileceği anlamına gelir.
- Low-lying lands will flood. This means that people will be left homeless and their crops will be destroyed by the salt water.
Toprak reformunu tartıştılar ama asla uygulayamadılar.
- They debated land reform but never carried it out.
- land
- arazi
O, arazisini oğulları arasında dağıttı.
- He distributed his land among his sons.
O, arazisini elden çıkarmak istiyor.
- He wants to dispose of his land.
- land
- arsa
George arsa satın alırken kandırıldı.
- George was tricked into buying the land.
O, üzerine ev inşa etmek amacıyla arsayı aldı.
- He bought the land for the purpose of building a house on it.
- land
- {f} indirmek
Bir uçağı bu adaya indirmek mümkün mü?
- Is it possible to land a plane on this island?
- land
- {f} yere indirmek/inmek: That airplane is
- land
- {f} yere inmek
Kartal yere inmek üzere.
- The eagle is about to land.
- land
- {i} memleket
Kitaplar sizi hem gerçek hem de hayali uzak memleketlere götürebilir.
- Books can transport you to faraway lands, both real and imagined.
Tom memlekette küçük bir araziye sahiptir.
- Tom owns a small piece of land in the country.
- land
- {f} kazanmak
- land
- {i} vatan
- land
- yere indirmek
- land
- tutup karaya getirmek durdurmak
- land
- alan
Kıyı bölgeleri nehirlerin kıyısı boyunca yer alan arazinin dar arazi şeritleridir.
- Riparian zones are narrow strips of land located along the banks of rivers.
Philae'nin iniş alanına Agilkia adı verildi.
- Philae's landing site was named Agilkia.
- land
- land up eninde sonunda varmak
- land
- aşketmek
- land
- karaya
İpe sıkıca tutunarak karaya güvenli bir şekilde geldim.
- Holding on to the rope firmly, I came safely to land.
Tom büyük bir alabalığı tutup karaya çıkardı.
- Tom landed a big trout.
- land
- {f} yenmek
- land
- {i} toprak, yer, arsa
- land
- {i} emlak, arazi
- land ho
- kara göründü
- land
- {i} ülke
Bu ülke onun için mücadele edecek çok sayıda kahraman olduğu için özgürlerin ülkesi olarak kalmaya devam edecektir.
- This country remains the land of the free because there are so many brave to fight for it.
Amerika fırsatlar ülkesidir.
- America is the land of opportunity.
- land
- arazi,v.iniş yap: n.toprak
- land
- {f} vurmak
- land
- {i} diyar
Körler diyarında, tek gözlü adam kraldır.
- In the land of the blind, the one-eyed man is king.
Sonuçta, bu şeker hastalığı diyarı.
- After all, this is the land of diabetes.
- land
- {f} çakmak
Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.
- The landscape was cold and sharp as flint.
- land
- {f} yapmak
Sami acil iniş yapmak zorunda kaldı.
- Sami was forced to make an emergency landing.
- land
- {f} sokmak
- land
- {f} düşmek
- land
- {f} iniş yap
Uçak zorunlu iniş yaptı.
- The plane made a forced landing.
Uzay gemisi mükemmel bir iniş yaptı.
- The spaceship made a perfect landing.
- land
- {f} karaya çıkarmak/çıkmak
- land
- durmak
- land
- {f} karaya çıkartmak
- land
- (Askeri) Çıkartma yapak, indirme yapmak
- land
- (Askeri) (S) SET, SETLER: Bir silahın namlusunda yivler arasında kalan yüksek kısımlar
- land
- isabet etmek
- land
- isabet ettirmek
- land
- aşk etmek
- land
- inmek
Biz inmek için çaresizce bir yer arıyoruz.
- We're looking desperately for a place to land.
Kartal yere inmek üzere.
- The eagle is about to land.
- land
- yerey
- land
- yapıştırmak
- land fill
- doldurma
- land force
- (Askeri) kara kuvveti
- land forms
- yeryüzü şekilleri
- land in
- boylamak
- land in
- düşmek
- land law
- (Çevre,Ticaret) toprak hukuku
- land lord
- mülk sahibi
- land mass
- kara kütlesi
- land on
- (deyim) suçlamak
- land on one's feet
- dört ayak üzerine düşmek
- land on one's feet
- (deyim) paçayı kurtarmak
- land on one's feet
- dört ayak üstüne düşmek
- land on one's feet
- şansı yaver gitmek
- land policy
- (Politika, Siyaset) arazi politikası
- land slip
- (Coğrafya) heyelan
- land upon
- (deyim) suçlamak
- land use
- (İnşaat) araziden faydalanma
- land use
- arazi değerlendirilmesi
- land use
- yer değerlendirilmesi
- land use
- arazi kullanımı
- land value
- arsa değeri
- land
- karaya getirmek
- land
- kara parçası
- land
- karaya indirmek
- land
- aynı türden toprak parçası
- land
- iniş yapmak
Sami acil iniş yapmak zorunda kaldı.
- Sami was forced to make an emergency landing.
- land
- kişisel arazi
- land a blow
- bir yumruk oturtmak
- land agent
- emlak komisyoncusu
- land and sea breeze
- kara ve deniz meltemi
- land bank
- arazi bankası
- land bank
- emlak bankası
- land bank
- tarım bankası
- land breeze
- kara meltemi
- land cable
- kara kablosu
- land carriage
- kara taşımacılığı
- land clearing
- tarla açma
- land crab
- kum yengeci
- land development
- arazi ıslahı
- land drainage
- arazi drenajı
- land fog
- kara sisi
- land forces
- kara kuvvetleri
- land hemisphere
- kara yarıküresi
- land holder
- arazi sahibi
- land leveler
- arazi tesviye makinası
- land leveling
- arazi düzlemesi
- land management
- arazi amenajmanı
- land mass
- büyük kara parçası
- land measure
- arazi ölçüleri jüyesi
- land measure
- kara ölçüsü
- land mile
- kara mili
- land mine
- kara mayını
- land on
- in
- land on water
- suya indir
- land owner
- toprak sahibi
- land plane
- kara uçağı
- land reclamation
- arazi kazanma
- land reclamation
- toprak kazanma
- land reform
- toprak reformu
- land register
- arazi tapu sicili
- land register
- tapu sicili
- land registery
- kadastro
- land resources
- toprak kaynakları
- land rover
- kara korsanı
- land survey
- arazi etüdü
- land surveying
- haritacılık
- land tax
- arazi vergisi
- land tax
- toprak vergisi
- land tortoise
- karakaplumbağası
- land transportation
- karayolu taşımacılığı
- land up
- sonunda var
- land wind
- kara rüzgârı
- land wind
- kara rüzgarı
- la-la land
- la-la arazi
- land
- (Askeri) yanaşmak (gemi)
- land
- yerleştirmek
- land
- (Mekanik) faz
O çok fazla arazi tutuyor.
- He holds a lot of land.
Tom otuz yıldan daha fazla süredir o araziye sahip.
- Tom has had that land for more than thirty years.
- land
- (Askeri) karaya çıkarmak (gemi)
- land administration
- Toprak yönetimi
- land animal
- Kara hayvanı
- land art
- (Sanat) Arazi sanatı
- land charges
- gayrimenkul mükellefiyeti
- land cover
- Arazi örtüsü
- land cover
- Bitki örtüsü
- land degradation
- toprak bozulması
- land dwell
- karada yaşayan
- land for
- arazi için
- land gear
- kara dişli
- land gyroplane
- karadan kalkan cayroplan
- land hemisphere
- kara yariküresi
- land improvement
- arazi ıslahı
- land knows
- kara bilir
- land lords
- kara lord
- land lubber
- kara hödük
- land masses
- kara kütleleri
- land of dreams
- düşlerin arazi
- land of milk and honey
- süt ve bal arazi
- land of the nod
- nod kara
- land on one's feet
- (deyim) Düzelip, tekrar eskisi gibi olmak
- land partitioning
- Arazi bölümleme
- land registry and cadastre
- tapu ve kadastro
- land registry office
- Tapu Sicil Müdürlüğü
- land road
- toprak yol
- land surveyor
- Kadastrocu
- land tenancy
- yer kiralama
- land use
- toprak kullanımı
- land with
- arazi ile
- land-dwelling
- (Hayvan Bilim, Zooloji) Karada yaşayan
These early land dwelling turtles couldn't retract their necks.
- land-locked
- kara kilitli
![listen to the pronunciation of land]](data:image/png;base64,iVBORw0KGgoAAAANSUhEUgAAAIAAAACACAMAAAD04JH5AAAAA3NCSVQICAjb4U/gAAAACXBIWXMAAAsTAAALEwEAmpwYAAACGVBMVEUAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAADHDq0WAAAAsnRSTlMAAQIDBAUGBwgJCgsMDQ4PEBESExQVFhcYGRobHB0eHyAhIiQxNDU2Nzg5Ozw9Pj9AQUJDREVGR0hJSktMTlBSU1ZXWFleX2BhYmRmZ2prbG1vcnR1doCBhYaHiImLjI2Oj5OUlpeYmZucnp+goaKjpqmrrK6vsbS3uru8vr/Bw8TFx8jJysvMzdDR0tPU1dbY2drc3t/h4uTm5+jp6uvs7e7v8PHy8/T19vf4+fr7/P3+5sliFgAAA91JREFUeNrtmudbFDEQxudQsCHYEbGBhaLYEQuKgiD23kWwd1SwY+PsFcEGYucsIBzc/IV+u2SyRXi8mX3UnY/Jm3l/t7uXnU0C4Icffvjhhx9++PHvxOwDhUmeAhQjdtauHe4pACJ2VM/1FgARn5T2lXPNsQFAfFkSJ+X/1RYA8WGukD86ACBWDRPxdwbAliUS/i4AiIf68fu7AuC98ez+7gDYksntrwGk7nxhJWgrYPZH0ppZ1WEShFfw+qPRMXpPm0HQtYLVHy19Y452G9eggNMfbbozHxvPQTajvx0AxO+gF6FlAp8/2mvmvSME9/ux+TsAQBq9DUfY/J0AIPkakS3l8ncEgITLuuzDCCZ/ZwAYQK7BWSZ/FwBIfKgL5/D4uwHAhPea8GkfFn9XAJjRpSlXsfhrAOk2nwS7NOWbeA5/vR5o3WSpheMfaNLVHP60ILmdbg6bok3KzwMM/kZF1JpvDjyuaRcw+JslWddKY+TIb0p7gcHfUhNGyoyx5VplkNIDL+xlWIrSrkVGjdSuxBskALB1kuNTcEMEAO/QOS9Hqw+HigDgFprymVIXyQB8pQ/b9l4VJrEAwEo6GamOZ0IAP5L1lIHmaEf3YBkA3EhyVquOXCGAIMm5VXWsEQKIkMdwluqoEALAYvK1ptprpADI/yDwM9p+WwrgKknaEG1/IQXQSJIGo+2fpABaSdLaaHu7FECYJL2oZqL/BsDzW9Dg9UN4hSRtlP8bVjhMREEpgCKHqbja65fRPiGAOpJzm/zreD3JWSNekHwjG4iBt2oeSpQBKCcpp2rLJDJFaWgkSblDqQ/LAGymKeuVerkIQJB+mk3TXlFDJAA+Z9CMJ5T4usTHadhYJElV8zCuE1ig6C4xxlYqbeco/iWasOmf8kNpz/MvUn3JMwee1LTz2ZfpghPNYVkRJa3nXqgMWRcqE/T16jLmpdoMmy2BvZry1R8fa8gJ9Xaxera+eVUag+X6UO8AMj5qwkexOFRhQ+CiTnqqC2NzpMJK4KwddEvXnY7VplWopwD9a8neZcwOdJgETrqhN4kshvvHBoHTdlE9UR2M5dZtduj3AAs/Ev+7CcBGYLtnuTtC/JvHAbAR2HRPo5cfv08B4COw9I0/RX8+duYDMBIYHWP3/zQPkSwD4CQgXyDTz4XNiaqjEICVQLWklb+2viq+5wFXZIV6cJCpaTIAM4ErQF0qADeBC0CkMh6AncAZoCkf2CMr5AgQOZYMIEHgAHA3G2Qiyxbg+fIAyEcU4H5RHIBnAG1ncsGjKEZsv1Tq4fHymRWLB4Iffvjhhx9++OHH3xe/AIwXeiVmeSBuAAAAAElFTkSuQmCC){kind=small}