Onun erkek arkadaşı hoş bir delikanlı.
- Her boyfriend's a nice lad.
O iyi genç bir delikanlı.
- He's a fine young lad.
Şu genç bayan bir hemşiredir.
- That young lady is a nurse.
O iyi genç bir delikanlı.
- He's a fine young lad.
Genç adam yaşlı kadının yiyeceklerini arabasına yüklemesine yardımcı oldu.
- The young man helped the old lady load the groceries into her car.
Bir zamanlar, uzak bir yerde, yaşlı bir adam ve yaşlı bir bayan yaşardı.
- Once upon a time, in a place far away, lived an old man and an old lady.
I loved saying lads . . . like I was a comrade . . . like I was one of them ... me and the lads . . . alright lads, eh ... Italy, no problem .
I think he reckons he's a bit of a lad.