O iyi genç bir delikanlı.
- He's a fine young lad.
Onun erkek arkadaşı hoş bir delikanlı.
- Her boyfriend's a nice lad.
Güzel genç bir bayan oldu.
- She has grown into a beautiful young lady.
Bana sırnaşmayın genç bayan!
- Don't get sassy with me young lady!
Kadın adama tahammül etti.
- The lady tolerated the man.
Bir zamanlar, uzak bir yerde, yaşlı bir adam ve yaşlı bir bayan yaşardı.
- Once upon a time, in a place far away, lived an old man and an old lady.
This underachievement is linked to a laddish culture.
I think he reckons he's a bit of a lad.