O güçsüz bir başkandır.
- He is a powerless president.
O, kendi hayatı hakkında güçsüz hissediyor.
- He feels powerless about his own life.
Bugün biraz güçsüz hissediyorum.
- I feel a little weak today.
Güçsüz bir prens olan Eric Danimarkalılar arasında büyük hoşnutsuzluğa sebep olan kötü bir para sistemi çıkardı.
- Eric who was a weak prince issued a bad coinage which excited great discontent among the Danes.
Kahvemi hafif istiyorum.
- I'd like my coffee weak.
Kahvemi hafif severim.
- I like my coffee weak.
Çok aciz hissetmekten hoşlanmıyorum.
- I don't like feeling so powerless.