Onun masumiyetinden yararlanmamalısın.
- You must not take advantage of her innocence.
Bizim masumiyetinle ilgili belirli bir kanıtımız var.
- We have specific proof of your innocence.
Bu gerçek onun suçsuzluğunu kanıtlar.
- This fact proves his innocence.
Bu gerçek onun suçsuzluğunu kanıtlar.
- That fact proves his innocence.
İtalya'da çocuk saflık sembolüdür.
- In Italy the child is a symbol of innocence.
In his innocence, he offered the stranger to bring the package to Paris, never suspecting it contained drugs.