تعريف kuvvetli في التركية الإنجليزية القاموس.
- strong
A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
- Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
A chain is only as strong as its weakest link.
- Bir zincir ancak en zayıf halkası kadar kuvvetlidir.
- powerful
She's more powerful than you.
- O senden daha kuvvetli.
- robust
- stiff
- high-powered
- keen
- (Askeri) stern
- stronger
She's stronger than me.
- O benden daha kuvvetli.
- iron
- hard
- thriving
- (Kanun) virtual
- full-bodied
- proof
- brawny
- living
- rude
- stor
- beefy
- heft
- tenacious
- virile
- (hafıza) retentive
- stalwart
- forceful
- virulent
- intense
- powered
- rugged
- doughty
- muscular
- potent
- energetic
- healthy
- strong, powerful; forceful; vigorous
- lusty
- sound
- (Hukuk) vigorous
- sinewy
- sinewed
- stout
- sappy
- mighty
- hearty
- heady
- strong, powerful, mighty, forceful, potent güçlü
- swinging
- cogent
- sturdy
- pithy
- puissant
- massive
- humming
- ironclad
- acute
- forte
- thewy
- killing
- hardy
- resolute
- valiant
- staunch
- spankiny
- lion
- poignant
- {s} hefty
- slashing
- dynamic
- trenchant
- kuvvet
- strength
- hayal gücü kuvvetli
- imaginative
- kuvvet
- force
Tom is a retired air force major.
- Tom emekli bir hava kuvvetleri binbaşı.
Hoover withdrew American forces from Nicaragua.
- Hoover, Amerikan kuvvetlerini Nikaragua'dan geri çekti.
- kuvvet
- power
The conference called for the major powers to cut their armed forces by a third.
- Konferansta süper güçlerden, silahlı kuvvetlerini üçte bir oranında azaltmaları istendi.
The theory of the separation of powers is attributed to Montesquieu in his book The Spirit of the Laws.
- Kuvvetlerin ayrılığı teorisi onun Kanunların Ruhu adlı kitabında Montesquieu'ya atfedilmiştir.
- kuvvetli (içki vb)
- (Argo) kick
- kuvvetli (kanıt)
- strong
- kuvvetli asit
- strong acid
- kuvvetli bir darbe
- smash
- kuvvetli bir darbenin sesi
- wham
- kuvvetli bir patlayıcı
- (Askeri) tnt
- kuvvetli bir yumruk
- smash
- kuvvetli darbe
- wham
- kuvvetli fırtına
- (Askeri) storm
- kuvvetli fırtına
- (Meteoroloji) strong gale
- kuvvetli patlayıcı madde
- block buster
- kuvvetli rüzgar
- high winds
- kuvvetli rüzgar
- gale
- kuvvetli ve hoş (koku)
- aromatic
- kuvvetli ve hoş kokusu olan
- aromatic
- kuvvetli vurarak
- whopping
- kuvvetli arslan
- strong lion
- kuvvetli akım
- heavy current
- kuvvetli akım
- high-tension current
- kuvvetli akım tesisatı
- (Eğitim) heavy current installations
- kuvvetli akıntı
- violent stream
- kuvvetli arzu
- earnest desire
- kuvvetli at
- cart horse
- kuvvetli bir duyguya kapılma
- transports
- kuvvetli bir çeşit mukavva
- tagboard
- kuvvetli bir şekilde
- sappily
- kuvvetli bir şekilde
- stalwartly
- kuvvetli delil
- strong case
- kuvvetli dozda bir ilaç
- stiff dose of
- kuvvetli güneş ışığı
- sunburst
- kuvvetli hafıza
- retentive memory
- kuvvetli hafıza
- a tenacious memory
- kuvvetli inanç
- strong belief
- kuvvetli inançla
- pietistically
- kuvvetli inorganik asitler
- mineral acids
- kuvvetli karine
- (Kanun) violent presumption
- kuvvetli lehim
- hard solder
- kuvvetli nesic
- rother strong bodied
- kuvvetli olarak
- doughtily
- kuvvetli sav
- trenchant argument
- kuvvetli sermaye
- (Ticaret) capital leverage
- kuvvetli tuğla
- (İnşaat) engineering brick
- kuvvetli türbülans
- (Meteoroloji) heavy turbulence
- kuvvetli ve olumlu karar
- a decided affirmative
- kuvvetli vuruş
- swipe
- kuvvetli yön
- strong point
- kuvvetli çekişi olamayan
- tugless
- güçlü kuvvetli
- burly
- kuvvet
- powerful
She's more powerful than you.
- O senden daha kuvvetli.
- kuvvet
- {i} energy
- kuvvet
- moment
- güçlü kuvvetli
- sturdy
- güçlü kuvvetli
- red-blooded
- kuvvet
- (Argo) kick
- kuvvet
- strain
- kuvvet
- intensity
- kuvvet
- vires
- kuvvet
- resource
- kuvvet
- puissance
- kuvvet
- arm
The armed forces occupied the entire territory.
- Silâhlı kuvvetler tüm bölgeyi işgâl etti.
The armed forces succeeded in occupying the entire territory.
- Silahlı kuvvetler bütün bölgeyi ele geçirmede başarılıydı.
- kuvvet
- (Askeri) balance
- kuvvet
- solid
- kuvvet
- faculty
- kuvvet
- vigour
- kuvvet
- pithiness
- kuvvet
- mightiness
- kuvvet
- forcefulness
- kuvvet
- might
Special forces might do a lot of things that regular troops wouldn't do Like torture? I won't answer this question
- Özel kuvvetler düzenli birliklerin yapmayacağı birçok şeyi yapabilir İşkence gibi mi? Bu soruya cevap vermeyeceğim.
- kuvvet
- action
- kuvvet
- muscle
- kuvvet
- doughtiness
- kuvvet
- steam
- kuvvet
- lustiness
- kuvvet
- pep
- kuvvet
- vim
- güçlü, kuvvetli, sağlam
- powerful, strong, robust
- kuvvet
- activity
- kuvvet
- the force
- KUVVET
- (Askeri) Harekatı
- anlayışı kuvvetli
- quick of comprehension
- arkası kuvvetli
- heavyweight
- arkası kuvvetli kimse
- heavyweight
- bileği kuvvetli
- hard fisted
- büyük ve kuvvetli kimse
- titan
- daha kuvvetli olmak
- gain an advantage over smb
- dolgun ve kuvvetli (ses)
- rotund
- düşük kuvvetli
- low-power
- güçlü kuvvetli
- hardy
- güçlü kuvvetli
- very strong and healthy
- güçlü kuvvetli
- able-bodied
- güçlü kuvvetli
- beefy, sturdy, burly, hefty, able-bodied
- güçlü kuvvetli
- strong and healty
- güçlü kuvvetli (kimse)
- stalwart
- kalemi kuvvetli
- (someone) who writes well
- kesik ve kuvvetli
- staccato
- klavyesi kuvvetli good, skilled
- (typist, compositor, etc.)
- kuvvet
- main
- kuvvet
- potency
- kuvvet
- vigor
- kuvvet
- stamina
- kuvvet
- robustness
- kuvvet
- vinegar
- kuvvet
- strength, power, might " güç; power
- kuvvet
- dint
He succeeded by dint of effort.
- O çaba kuvvetiyle başardı.
- kuvvet
- pith
- kuvvet
- exponent
- kuvvet
- strength, power; force; vigor
- kuvvet
- (Matematik) power
- kuvvet
- sinew
- kuvvet
- vis
- kuvvet
- thews
- kuvvet
- vigour [Brit.]
- kuvvet
- zing
- kuvvet
- punch
- kuvvet
- beef
- kuvvet
- command
The commander called reinforcements up.
- Komutan, takviye kuvvetlerini çağırdı.
- kuvvet
- doughty
- kuvvet
- thew
- kuvvet
- super
- kuvvet
- stress
- kuvvet
- juice
- kuvvet
- effort
He succeeded by dint of effort.
- O çaba kuvvetiyle başardı.
- onun kuvvetli tarafı
- his strong point
- sinirleri kuvvetli
- cool, self-possessed, imperturbable
- sıfır kuvvetli
- (Matematik) nilpotent
- çenesi kuvvetli
- (someone) who can talk unceasingly
- çok kuvvetli
- fortissimo
- çok kuvvetli (his)
- uncontainable