kuvvetle

listen to the pronunciation of kuvvetle
التركية - الإنجليزية
strongly

I strongly suggest that you get yourself another lawyer. - Kendinize başka bir avukat bulmanızı kuvvetle öneriyorum.

The British people strongly opposed slavery. - Britanya halkı köleliğe kuvvetle karşı çıktı.

mightily
smack into
hard

Elite soldiers are trained even harder than most special forces. - Elit askerler en özel kuvvetlerden daha fazla eğitilir.

I strongly suggest that you study harder. - Daha sıkı çalışmanı kuvvetle öneririm.

smack in
lustily
strong

Mariko's parents are strongly opposed to her marrying an American. - Mariko'nun anne babası, onun bir Amerikalı ile evlenmesine kuvvetle karşılar.

The British people strongly opposed slavery. - Britanya halkı köleliğe kuvvetle karşı çıktı.

by force, using force
emphatically, insistently
intense
powerful
powerfully
vigorously
intensely
firmly
doughtily
weighty
forte
potent
doughty
firm
kuvvet
strength
kuvvet
force

Hoover withdrew American forces from Nicaragua. - Hoover, Amerikan kuvvetlerini Nikaragua'dan geri çekti.

Tom is a retired air force major. - Tom emekli bir hava kuvvetleri binbaşı.

kuvvet
power

The conference called for the major powers to cut their armed forces by a third. - Konferansta süper güçlerden, silahlı kuvvetlerini üçte bir oranında azaltmaları istendi.

The theory of the separation of powers is attributed to Montesquieu in his book The Spirit of the Laws. - Kuvvetlerin ayrılığı teorisi onun Kanunların Ruhu adlı kitabında Montesquieu'ya atfedilmiştir.

kuvvetle muhtemel
more likely to
kuvvetle çekmek
haul
kuvvetle muhtemel
likely
kuvvetle sanmak
bet
kuvvetle soluk vermek
blow away
kuvvetle çekmek
tug
kuvvetle hissetmek
(Dilbilim) burn with
kuvvetle sıkmak
wring
kuvvetle vurmak
swipe
kuvvetle vurmak (yağmur)
slash against
kuvvetle vurmak (yağmur)
slash across
kuvvetle öksürmek
harrumph
kuvvet
powerful

She's more powerful than you. - O senden daha kuvvetli.

kuvvet
{i} energy
kuvvet
moment
kuvvet
(Argo) kick
kuvvet
strain
kuvvet
intensity
kuvvet
vires
kuvvet
resource
kuvvet
puissance
kuvvet
arm

The conference called for the major powers to cut their armed forces by a third. - Konferansta süper güçlerden, silahlı kuvvetlerini üçte bir oranında azaltmaları istendi.

Which branch of the armed forces were you in? - Silahlı kuvvetlerin hangi kolundaydın?

kuvvet
(Askeri) balance
kuvvet
solid
kuvvet
faculty
kuvvet
vigour
kuvvet
pithiness
kuvvet
mightiness
kuvvet
forcefulness
kuvvet
might

Special forces might do a lot of things that regular troops wouldn't do Like torture? I won't answer this question - Özel kuvvetler düzenli birliklerin yapmayacağı birçok şeyi yapabilir İşkence gibi mi? Bu soruya cevap vermeyeceğim.

kuvvet
action
kuvvet
muscle
kuvvet
doughtiness
kuvvet
steam
kuvvet
lustiness
kuvvet
pep
kuvvet
vim
Kuvvetle muhtemel
extremely likely
kuvvet
activity
kuvvet
the force
reißen riß yırtmak, kuvvetle çekmek
Rip reißen Riss, strongly supports
KUVVET
(Askeri) Harekatı
eşit kuvvetle karşı koymak
counterpoise
eşit kuvvetle karşı koymak
equipoise
eşit kuvvetle karşı koymak
countervail
kuvvet
main
kuvvet
potency
kuvvet
vigor
kuvvet
stamina
kuvvet
robustness
kuvvet
vinegar
kuvvet
strength, power, might " güç; power
kuvvet
dint

He succeeded by dint of effort. - O çaba kuvvetiyle başardı.

kuvvet
pith
kuvvet
exponent
kuvvet
strength, power; force; vigor
kuvvet
(Matematik) power
kuvvet
sinew
kuvvet
vis
kuvvet
thews
kuvvet
vigour [Brit.]
kuvvet
zing
kuvvet
punch
kuvvet
beef
kuvvet
command

The commander called reinforcements up. - Komutan, takviye kuvvetlerini çağırdı.

kuvvet
doughty
kuvvet
thew
kuvvet
super
kuvvet
stress
kuvvet
juice
kuvvet
effort

He succeeded by dint of effort. - O çaba kuvvetiyle başardı.

التركية - التركية

تعريف kuvvetle في التركية التركية القاموس.

KUVVET
(Osmanlı Dönemi) Sükunette bulunan cisimleri harekete, hareket ettikleri sükunete getirmeğe muktedir olan sebeb. Kuvvet, te'sir ettiği cisimlerin hâricindedir
Kuvvet
(Osmanlı Dönemi) CEDL
Kuvvet
(Osmanlı Dönemi) DALAA
Kuvvet
(Osmanlı Dönemi) TIRK
Kuvvet
(Osmanlı Dönemi) TABAH
Kuvvet
(Osmanlı Dönemi) ŞERZ
Kuvvet
(Osmanlı Dönemi) ZEHEN
Kuvvet
(Osmanlı Dönemi) EZR
Kuvvet
(Osmanlı Dönemi) MİRRE
Kuvvet
(Osmanlı Dönemi) ARZA
Kuvvet
(Osmanlı Dönemi) İMAD
Kuvvet
(Osmanlı Dönemi) TURS
Kuvvet
(Osmanlı Dönemi) RÜSTÎ
Kuvvet
(Osmanlı Dönemi) RÜKN
Kuvvet
(Osmanlı Dönemi) NEVİS
Kuvvet
(Osmanlı Dönemi) ITAK
Kuvvet
(Osmanlı Dönemi) AZÂZE
Kuvvet
(Osmanlı Dönemi) KEFİT
Kuvvet
(Osmanlı Dönemi) BİYT
kuvvet
Dayanıklı olma durumu, tahammül, mukavemet
kuvvet
Güç: "Hâlbuki devlet kuvvetlerinin yerini, hangi şahsi kuvvet tutabilirdi?"- F. R. Atay. Şiddet, zor, cebir
kuvvet
Yetke, erk, nüfuz
kuvvet
Güç
kuvvet
Şiddet, zor, cebir
kuvvet
Durgunluğu harekete veya hareketi durgun bir duruma çeviren etken, direnci kıran veya direnç doğuran özellik
kuvvet
Fiziksel güç, takat
kuvvet
Bir niceliğin kendisi ile çarpılarak yükseltildiği derecelerden her biri: 2x2x2=23 denkleminde, 3 sayısı 2'nin kuvvetini gösterir
kuvvet
Bir ülkenin savaşçı silâhlı kuruluşları veya gücü
kuvvet
Bir ülkenin savaşçı silahlı kuruluşları veya gücü: "Nasıl ki düşmanın da her gün ümidi ve kuvveti eksilecektir."- R. E. Ünaydın
kuvvet
Fiziksel güç, takat: "Bu kadar cesur bir hamleye yetecek kuvvetim yok."- Y. Z. Ortaç
الإنجليزية - التركية

تعريف kuvvetle في الإنجليزية التركية القاموس.

KUVVET
(Askeri) Harekatı
kuvvetle
المفضلات