تعريف kutu في التركية الإنجليزية القاموس.
- case
Tom put the guitar case down so he could hug Mary.
- Tom gitar kutusunu yere bıraktı böylece Mary'ye sarılabildi.
Tom took the CD out of its case and put it into the player.
- Tom CD'yi kutusundan çıkardı ve onu çalara taktı.
- box
I know what's in the box.
- Kutuda ne olduğunu biliyorum.
Do you know how to open this box?
- Bu kutuyu nasıl açacağını biliyor musun?
- chest
Do you have a file in the tool chest?
- Alet kutusunda bir törpün var mı?
Do you have a file in the tool chest?
- Alet kutusunda bir eğen var mı?
- casket
- (Mekanik) housing
- (Tıp) outer carton
- ark
- enclosure
- junction box
- etui
- (Askeri) caisson
- container
- (Bilgisayar) boxes
We found all the boxes empty.
- Bütün kutuları boş bulduk.
Tom filled the room with cardboard boxes.
- Tom karton kutularla odayı doldurdu.
- pop-top can, aluminum can: Ona bir kutu bira ver. Give her a can of beer
- coffer
- canned
- repository
- box, case
- can
They're only $50 with two cans of shoe polish free of charge.
- Yanında iki kutu bedava ayakkabı cilası ile birlikte onlar sadece 50 dolar.
Bring as many boxes as you can carry.
- Taşıyabildiğin kadar çok kutu getir.
- cassette
- tin can, can, Brit. tin (for canned food)
- carton
I bought a carton of milk from the supermarket.
- Süpermarketten bir kutu süt satın aldım.
Tom took the eggs out of the carton one by one.
- Tom yumurtaları karton kutudan birer birer çıkardı.
- box, case, container; casket; chest; tin, can
- cartridge
- bin
Where is your recycle bin?
- Geri dönüşüm kutusu nerede?
Your head is not a trash bin.
- Kafan bir çöp kutusu değildir.
- spool box
- tidy
- canisters
- the box
- junction
- boxful
- canful
- kutu aşağı
- (Bilgisayar) can down
- kutu boyutlandırma
- (Bilgisayar) size box
- kutu gizle
- (Bilgisayar) hide box
- kutu gölgesi
- (Bilgisayar) box shadow
- kutu göster
- (Bilgisayar) show box
- kutu içine koymak
- incase
- kutu kiriş
- box girder
- kutu konserve
- (Gıda) can
- kutu konserve
- (Gıda) canned food
- kutu menfez
- box culvert
- kutu modeli
- (Meteoroloji) box model
- kutu profil
- box profile
- kutu yukarı
- (Bilgisayar) can up
- kutu çizimi
- (Bilgisayar) box drawing
- kutu-muhafaza
- housing
- kutu içine alma
- (Jeoloji) casing
- kutu içine koymak
- case
- kutu kutu
- box box
- kutu basınç test cihazı
- (İnşaat) corrugated box test device
- kutu bira
- (Gıda) canned beer
- kutu biçiminde susturucu
- (Havacılık) box silencer
- kutu contası
- box gasket
- kutu dibi
- box bottom
- kutu diyagramı
- (Ticaret) box diagram
- kutu dolusu
- canful
- kutu dolusu
- boxful
- kutu dren
- box drain
- kutu döndürme tertibatı
- box turning device
- kutu düzeni taciz pususu
- (Askeri) box formation harassing ambush
- kutu ekran
- box baffle
- kutu fotoğraf makinesi
- (Fotoğrafçılık) box camera
- kutu fırın
- box furnace
- kutu fırında tavlama
- box annealing
- kutu gibi
- small and cosy
- kutu gibi oda
- a slip of a room
- kutu gibi olma
- boxiness
- kutu gibi small but pleasant, cosy
- (house)
- kutu içi torba
- (Gıda) bag-in-box
- kutu içinde gösterilen resimler
- raree show
- kutu kamera
- box camera
- kutu kaplumbağası
- box turtle
- kutu kaplumbağası
- box tortoise
- kutu karter
- box frame
- kutu kazık
- box-pile
- kutu kenar boşluğu
- (Bilgisayar) box margins
- kutu kesit
- box section
- kutu kesitli kiriş
- box beam
- kutu kirişli döşeme
- hallow beam floor
- kutu kıvrım
- (Jeoloji) box fold
- kutu mailbin
- (Bilgisayar) bin mailbin
- kutu meyve suyu
- box of juice
- kutu nervür
- (Havacılık) box rib
- kutu noktaları
- (Bilgisayar) box dots
- kutu omurga
- box keel
- kutu profiller
- empty sections
- kutu sementasyonu
- pack cementing
- kutu sifon
- box siphon
- kutu strüktür
- box-type structure
- kutu temel
- box foundation
- kutu veya sandık dolusu
- box
- kutu çerçeve
- box-frame
- kutu çerçeve
- boxed frame
- kutu çerçeve konstrüksiyon
- box framed construction
- kutu çerçevesi
- box frame
- kutu şeklindeki diyagram
- (Ticaret) box diagram
- teneke (kutu)
- tin
- teneke kutu
- can
Tom picked up one of the cans, opened it, and took a sip.
- Tom teneke kutuların birini aldı, onu açtı ve bir yudum aldı.
Crush the can before you throw it away.
- Teneke kutuyu atmadan önce ezin.
- teneke kutu
- canister
- dolu kutu
- (Bilgisayar) filled box
- kara kutu
- flight data recorder
- kara kutu
- digital flight data
- karma kutu
- (Bilgisayar) combo box
- karton kutu
- box
Tom entered the conference room, carrying a large cardboard box full of documents.
- Tom konferans odasına girdi, belgelerle dolu büyük bir karton kutu taşıyordu.
These cardboard boxes are fragile.
- Bu karton kutular narindir.
- metal kutu
- (Gıda) can
- metal kutu
- metal box
- oluklu mukavva kutu
- (Matbaacılık, Basımcılık) corrugated board box
- plastik kutu
- plastic box
- siyah kutu
- (Havacılık) black box
- teneke kutu içine koymak
- tin
- kalem kutu
- Pencil case
- karton kutu
- case
- kutular
- Boxes
- basit: kutu
- (Bilgisayar) simple: box
- bina dışı kutu
- (Askeri) outdoor box
- bir kutu aspirin rica ediyorum
- I would like a bottle of aspirin
- bir kutu kahvaltılık gevrek verin lütfen
- Please give me a box of cereal
- bir kutu kola verin lütfen
- Please give me a can of cola
- bir kutu çikolata rica ediyorum
- I would like a box of chocolates
- kapalı kutu
- closed book
- kapalı kutu
- a dark horse
- kapalı kutu
- 1. inscrutable person. 2. thing that one knows very little about
- kara kutu
- flight recorder
- kara kutu
- flight recorder, black box
- karton kutu
- carton
Tom took the eggs out of the carton one by one.
- Tom yumurtaları karton kutudan birer birer çıkardı.
There are eggs in the carton.
- Karton kutuda yumurtalar var.
- karton kutu
- carton, box
- karton kutu
- cardboard box
These cardboard boxes are fragile.
- Bu karton kutular narindir.
Tom filled the room with cardboard boxes.
- Tom karton kutularla odayı doldurdu.
- karton mukavva kutu
- cardboard box
- küçük kutu
- casket
- madeni paraların ayarının tespitine yarayan kutu
- pyx
- modern: kutu
- (Bilgisayar) modern: box
- mukavva kutu
- cardboard box
- mukavva kutu
- carton
- oluklu karton kutu
- corrugated paper box
- oluklu mukavva katlanır kutu
- (Matbaacılık, Basımcılık) corrugated board folding box
- teleskopik kutu
- telescopic box
- teneke kutu
- tin box
- teneke kutu
- tin can
There are six fish inside the tin can.
- Teneke kutu içinde altı tane balık var.
- teneke kutu
- can, canister
- transfer kutu muhafazası
- (Otomotiv) transfer box housing
- ıki kutu lütfen
- i'd like two boxes please