Tom stood perfectly still.
- Tom kusursuzca sakin durdu.
Let me make something perfectly clear.
- Kusursuzca net bir şey yapayım.
How can you speak such flawless German?
- Nasıl böyle kusursuz Almanca konuşabiliyorsun?
I can't find a single flaw in her theory.
- Onun teorisinde bir tek kusur bulamıyorum.
This eye defect can be corrected by surgery.
- Bu göz kusuru ameliyatla düzeltilebilir.
The horse that we can't buy will always have a defect.
- Satın alamadığımız atın her zaman bir kusuru olacaktır.
For all his faults, Tom had a fundamental sense of decency.
- Tüm kusurlarına rağmen, Tom temel ahlak anlayışına sahipti.
It is cruel of you to find fault with her.
- Onda kusur bulduğun için zalimsin.
I am loving Tatoeba despite all its imperfections.
- Ben tüm kusurlarına rağmen Tatoeba'yı seviyorum.
Love loves imperfectly.
- Aşk kusurlu olarak sever.
Neither Tom nor Mary is correct.
- Ne Tom ne de Mary kusursuz.
Excuse me, but you're mistaken.
- Kusura bakma ama hatalısın.
Don't take this the wrong way, but what you have related doesn't matter.
- Kusura bakmayın ama, anlattıklarınızın hiçbir önemi yok.
There's nothing physically wrong with him.
- Onda fiziksel olarak hiçbir kusur yok.
I am loving Tatoeba despite all its imperfections.
- Ben tüm kusurlarına rağmen Tatoeba'yı seviyorum.
I didn't notice the imperfection.
- Ben kusuru fark etmedim.