kurum

listen to the pronunciation of kurum
التركية - الإنجليزية
institution

Institutionalised racism is a significant problem within the police force. - Kurumsallaşmış ırkçılık polis gücü içinde önemli bir sorun.

The institution advertised on TV for volunteers. - Kurum gönüllüler için televizyonda ilan verdi.

foundation
establishment
corporation
(Politika, Siyaset) competent authority
(Ticaret) concern
snootiness
arrogance
pomposity
(Politika, Siyaset,Ticaret) body
(Ticaret) house

The Royal House is an ancient institution. - Royal House eski bir kurumdur.

council
self-importance
side
(Politika, Siyaset) agency

Finding a job can be difficult without the help of an employment agency. - Bir iş bulmak, bir iş bulma kurumu olmadan zor olabilir.

pretension
smut
(Hukuk) agency, authority, body, institution, foundation, establishment
swagger
conceit
haughtiness
soot

His face was full of soot. - Onun yüzü kurumla doluydu.

You can see from the soot on the walls that the fire reached this floor as well. - Yangının bu kata da ulaştığını duvardaki kurumdan görebilirsiniz.

airs
institute

The education in that institute is simply pathetic. - O kurumdaki eğitim tek kelimeyle içler acısı.

pose
vanity
shop

I bought it at a thrift shop. - Ben bunu bir hayır kurumu mağazasından aldım.

pose, conceit, self-importance, arrogance
society
association
shebang
kurum içi
(Ticaret) in-house
kurum haline getirmek
institutionalize
kurum idaresi
housekeeping
kurum imajı
corporate image
kurum kimliği
corporate identity
kurum satmak
show off
kurum satmak
put on airs
kurum satmak
swagger
kurum satmak
swank
kurum tanesi
smut
kurum üfleyici
(Mühendislik) sootblower
kurum ateşine direnç
sootfire resistance
kurum binası
institution
kurum bulaştırmak
soot
kurum ekibi
(Ticaret) institutional team
kurum filtresi
soot filter
kurum içi eğitim kursu
(Askeri) in-company training course
kurum içi test
(Ticaret) in-house testing
kurum kazancı
(Ticaret) profit of company
kurum konsey kararı
(Hukuk) association council decision
kurum kurum kurulmak
to be stuck-up
kurum kurum kurulmak
to be exceedingly stuck-up
kurum müdürü
(Ticaret) company manager
kurum oluşumu
soot formation
kurum satmak
to put on airs, to swagger, to swank, to show off
kurum satmak
to put on airs; to show off
kurum temizleme firçası
flue brush
kurum temizleme fırçası
(İnşaat) flue brush
kurum toplayıcı
soot collector
kurum tutucu
(İnşaat) flue dust catcher
kurum tutucu
soot catcher, soot arrester
kurum türleri
types of institutions
kurum ve kuruluş
agency and institute
kurum vuruntusu
(Otomotiv) carbon knock
kurum üfleme
soot blowing
kurum üfleme valfi
soot blower
kurumlar
societies
komisyoncu kurum
(Ticaret) commission house
kurum içi
(Ticaret) in house
resmi kurum
(Kanun) public enterprise
resmi kurum
government agency
sosyal kurum
social institution
yetkili kurum
authorized body
yetkili kurum
(Ticaret) authorized organization
askeri kurum
exempted station
avam kamarasından istifalara bakan kurum
Chiltern Hundreds
dini kurum başkanı
provost
duman veya kurum dolu
fuliginous
eleştirilemez kurum
sacred cow
kurumlar
(Avrupa Birliği) institutions

Germans show an enormous commitment to the European Union and its institutions. - Almanlar, Avrupa Birliği ve onun kurumlarına büyük bir bağlılık gösteriyor.

In 2020, the use of German in all public institutions was abolished in favor of English, despite massive protests on the part of the population. - 2020 yılında, tüm kamu kurumlarında Almanca kullanımı nüfusun bir kısmında kitlesel protestolara rağmen, İngilizce lehine kaldırılmıştır.

tesis etme kurum
(dernek) tablishment
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) (Karm. C.) Değerli insanlar. Kıymetli ve değeri büyük kişiler
Ocak bacalarında biriken veya çevrede savrulan kalın is: "Vapur dumanı ve baca kurumuyla kapkara olan saçlarımla yastığı kirletmek istemiyordum."- Halikarnas Balıkçısı
Kendini büyük ve önemli gösterme davranışı, büyüklenme, tekebbür, azamet: "Sokakta bir sadrazam kurumu ile yürür."- H. E. Adıvar
Ocak bacalarında biriken veya çevrede savrulan kalın is
Ocak bacalarında birikrn veya çevrede savrulan kalın sis
Kendini büyük ve önemli gösterme davranışı, büyüklenme, tekebbür, azamet
Evlilik, aile, ortaklık, mülkiyet gibi insanlar tarafından oluşturulan şey, müessese
Kuruluş, müessese, tesis
(Osmanlı Dönemi) MÜESSESE
is
kurum
المفضلات