kuruşta

listen to the pronunciation of kuruşta
التركية - الإنجليزية

تعريف kuruşta في التركية الإنجليزية القاموس.

kur
courtship

Traditionally, men were expected to take the lead in courtship. - Geleneksel olarak erkeklerin kur yapmada öncülük etmesi bekleniyordu.

kur
{i} rate

I'd like to know the exact exchange rate for yen. - Yen için tam döviz kurunu bilmek istiyorum.

What is the exchange rate today? - Bugün döviz kuru nedir?

kur
course

To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses. - Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.

In this course, we'll spend time helping you sound more like a native speaker. - Bu kursta, daha çok bir yerli gibi konuşmanıza yardım ederek zaman geçireceğiz.

kur
establish

The school was established in 1650. - Okul, 1650'de kuruldu.

Kublai Khan established the Yuan Dynasty in 1271. - Kubilay Han Yuan Hanedanı'nı 1271 yılında kurmuştur.

kur
flirt
kur
{i} class

Last year in the spring I attended a cooking class and learned how to bake bread. - Geçen yıl baharda bir yemek kursuna katıldım ve ekmek nasıl pişirilir öğrendim.

Which language class are you taking this semester? Arabic Level 5. - Bu yarıyıl tatilinde hangi dilin kursunu alacaksın? Arapça 5. seviye.

kur
institute

The research institute was established in the late 1960s. - Araştırma enstitüsü, 1960'ların sonlarında kurulmuştur.

The education in that institute is simply pathetic. - O kurumdaki eğitim tek kelimeyle içler acısı.

kur
{f} founded

Harvard University was founded in 1636. - Harvard Üniversitesi, 1636'da kuruldu.

Social order does not come from nature. It is founded on customs. - Toplumsal düzen doğadan gelmez. Gelenekler üzerine kurulmuştur.

kur
ploughing
kur
{f} installed

The world's first parking meter was installed in Oklahoma City in 1935. - Dünyanın ilk parkmetresi 1935 yılında Oklahoma'da kuruldu.

We've installed several security cameras. - Tom birkaç güvenlik kamerası kurdu.

kur
install

We've installed several security cameras. - Tom birkaç güvenlik kamerası kurdu.

The man tried to install his own antenna. - Adam kendi antenini kurmaya çalıştı.

kur
{f} set up

The leader should know where to set up the tent. - Liderin çadırı nereye kuracağını bilmesi gerekir.

A committee has been set up to investigate the problem. - Sorunu araştırmak için bir komite kuruldu.

kur
{f} establishing
kur
pass

They were rescued by a passing ship. - Geçen bir gemi tarafından kurtarıldılar.

Being careful and diligent is necessary, but not sufficient for passing this course. - Dikkatli ve çalışkan olmak gereklidir, fakat bu kursu geçmek için yeterli değildir.

kur
{f} set

It took us half an hour to set up the tent. - Çadırı kurmak yarım saatimizi aldı.

I'll set the alarm for seven o'clock. - Alarmı yediye kuracağım.

kur
setup
kur
put together

Bush put together a hard-working team. - Bush çalışkan bir ekip kurdu.

Let's put together a pro-soccer team for Nagasaki! - Nagasaki yanlısı bir futbol takımı kuralım.

kur
{f} established

Kublai Khan established the Yuan Dynasty in 1271. - Kubilay Han Yuan Hanedanı'nı 1271 yılında kurmuştur.

Disneyland was established in 1955. - Disneyland 1955'te kuruldu.

kur
attention
kur
{f} mounting
kur
addresses
kur
{f} assembly

Due to the lack of attendees, we have to postpone the general assembly. - Katılımcı olmaması nedeniyle, genel kurulu ertelemek zorundayım.

Everyone has the right to freedom of peaceful assembly and association. - Her şahıs saldırısız toplanma ve dernek kurma ve derneğe katılma serbestisine maliktir.

Kur
G.S.O. (general staff officer)
Kur
(abbr. for Kurmay) mil
Kur
G.S. (general staff)
kur
par

Thanks to the amusement park built last year, the city has become popular. - Geçen sene kurulan lunapark sağolsun şehir popüler oldu.

In the Quran there is a part about Saint Mary and the birth of Jesus Christ. - Kuran'da Hz. Meryem ve Hz. İsa'nın doğumu hakkında bir bölüm vardır.

kur
rate of exchance
kur
flirtation
kur
courting, wooing
kur
suit

Geppetto did not have a penny in his pocket, so he made his son a little suit of flowered paper, a pair of shoes from the bark of a tree, and a tiny cap from a bit of dough. - Geppetto'nun cebinde bir kuruşu yoktu, bu yüzden oğluna çiçekli bir kağıttan küçük bir takım, bir ağacın kabuğundan bir çift ayakkabı ve biraz hamurdan küçük bir kep yaptı.

He began courting her in earnest when he found out that she had another suitor. - Onun diğer talibinin olduğunu öğrendiğinde, ciddi olarak ona kur yapmaya başladı.

kur
court

If I had known before I courted, I never would have courted none. - Kur yapmadan önce bilseydim hiç kur yapmazdım.

He began courting her in earnest when he found out that she had another suitor. - Onun diğer talibinin olduğunu öğrendiğinde, ciddi olarak ona kur yapmaya başladı.

kur
wooing

He tried wooing her with love poems. - O aşk şiirleriyle ona kur yapmaya çalıştı.

kur
rush
kur
lead

It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it. - İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.

The leader should know where to set up the tent. - Liderin çadırı nereye kuracağını bilmesi gerekir.

kur
constituted
kur
puttogether
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف kuruşta في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Kur
In Sumerian mythology, primarily a mountain or mountains, and usually referred to the Zagros mountains to the east of Sumer
kur
A course of treatment
kur
A course of treatment Also known as cure
kur
to produce
kur
Key User Requirements
kur
A planned course of treatment or supervised series of spa treatments over a period of time
التركية - التركية
Gazla yanan mini lamba
idare lambası
KÛR
(Osmanlı Dönemi) (C.: Kûrân) f. Kör, âm
kur
Karşı cinsten birine ilgi göstererek onun hoşuna gitme, gönlünü kazanmaya çalışma
kur
Cilve yapma
kur
Yabancı paraların ulusal para cinsinden değeri
kur
Kurs değeri (II)
kur
Birinin duygularını okşayacak biçimde davranarak onu elde etmeye çalışma
kur
Kurs değeri
kuruşta
المفضلات