kullanma

listen to the pronunciation of kullanma
التركية - الإنجليزية
use

Don't use all the hot water. - Sıcak suyun tümünü kullanma.

At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand. - Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.

(Bilgisayar) used

Tracy had never used chopsticks before then. - Tracy daha önce yemek çubuklarını hiç kullanmamıştı.

I used to use Twitter, but then found it a bit boring, so I stopped using it. - Twitter'ı kullanırdım, fakat sonra onu sıkıcı biraz buldum, bu yüzden onu kullanmayı durdurdum.

(Bilgisayar) reference
(Latin) usus
(Askeri) drive

It took me some time to learn how to drive a car. - Araba kullanmayı öğrenmek biraz vaktimi aldı.

I was too drunk to drive. - Araba kullanmak için çok sarhoştum.

application

Application developers decided to use a functional programming language. - Uygulama geliştiricileri bir fonksiyonel programlama dili kullanmaya karar verdi.

employment
(Bilgisayar) don't use

Don't use all the hot water. - Sıcak suyun tümünü kullanma.

Don't use the desk by that window. - O pencerenin yanındaki masayı kullanmayın.

(Bilgisayar) unuse

We have two unused rooms in our house. - Evimizde kullanmadığımız iki oda var.

exercising
occupancy
manipulation
(Ticaret) appropriation
utilisation
access
wielding
using

Is using fingers uncivilized? - Parmakları kullanmak terbiyesizlik mi?

I used to use Twitter, but then found it a bit boring, so I stopped using it. - Twitter'ı kullanırdım, fakat sonra onu sıkıcı biraz buldum, bu yüzden onu kullanmayı durdurdum.

tenure
wear

Mary doesn't wear cheap perfume. - Mary ucuz parfüm kullanmaz.

I told them to wear sunblock. - Onlara güneş kremi kullanmalarını söyledim.

utilization
exploitation
handling

He made good progress in handling this machine. - O, bu makineyi kullanmada iyi ilerleme kaydetti.

She is used to handling this machine. - O, bu makineyi kullanmaya alışıktır.

exercise

I wish to exercise my right to remain silent. - Sessiz kalma hakkımı kullanmak istiyorum.

Everyone should exercise their right to vote. - Herkesin oy hakkını kullanması gerekir.

usage
operating
operation
use, application; handling; manipulation
imposition
driving

Tom gave up running for mayor after pleading guilty to drunken driving. - Tom alkollü araba kullanma suçunu kabullendikten sonra Belediye Başkanlığı adaylığından çekildi.

Tom was sentenced to five days in jail and a year on probation for drunken driving. - Tom alkollü araba kullanmaktan beş gün hapis ve bir yıl göz hapsine mahkûm edildi.

{i} exploiting
kullanmak
use

She just had to use her Puss-In-Boots look and I was her devoted servant. - O sadece Çizmeli Kedi görüntüsünü kullanmak zorunda kaldı. Ben onun sadık uşağıydım.

The knife was so dull that I couldn't cut the meat with it and I had to use my pocketknife. - Bıçak o kadar kördü ki onunla eti kesemedim ve benim çakımı kullanmak zorunda kaldım.

görevi kötüye kullanma
malpractice
kullanma hakkı
(Latin) usus
kullanma hakkı
right of way
kullanma hakkı
(Ticaret) possessory right
kullanma hakkı
use

Only members of the club are entitled to use this room. - Yalnızca kulüp üyeleri bu odayı kullanma hakkına sahiptir.

kullanma hakkı
(Ticaret) easement
kullanma hakkı
(Kanun) royalty
kullanma ile aşınma
(Tekstil) wear and tear
kullanma kılavuzu
operating manual
kullanma kılavuzu
instructions for use
kullanma süresi
use age
kullanma süresi
service
kullanma süresi
(Ticaret) service life
kullanma süresi sonu
(Bilgisayar) expired on
kullanma talimatları
(Otomotiv) operating instructions
kullanma yetkisi
disposition
kullanma çarpanı
(Aydınlatma) utilization factor
kullanma cetveli
Using the ruler
kullanma ömrü
Useful life
kullanma ömrü
(Finans) The number of years, as set by the IRS, that depreciable business equipment or property is expected to be in use
kullanma ömrü
Physical life
kullanma aydınlığı
(Aydınlatma) service illuminance
kullanma basıncı
(Otomotiv) operating pressure
kullanma durumu
(Otomotiv) operating condition
kullanma faktörü
coefficient of utilization
kullanma hakkı
usufructary right
kullanma hakkı
user
kullanma hakkı olan
usufructuary
kullanma hakkı olan kimse
usufructary
kullanma izni
(Ticaret) certificate of occupancy
kullanma katsayısı
coefficient of utilization
kullanma kılavuzu
how to do it book
kullanma ruhsatı
licence license to use
kullanma suyu
(Hukuk) utility water
kullanma suyu
service water
kullanma suyu deposu
toilet water tank
kullanma talimatları
instructions
kullanma talimatları
instructions for use
kullanma talimatı
instruction book
kullanma talimatı
direction for use
kullanma usulü
mode of operation
kullanma vergisi
(Ticaret) use tax
kullanma yetkisi
(Bilgisayar) use authority
kullanma ömrü
(Askeri) life utility
kullanmak
harness

Harnessing the power of the tides could be very helpful to coastal communities. - Gelgitin gücünü kullanmak kıyı topluluklarına çok yardımcı olabilir.

kötüye kullanma
(Hukuk) abuse

That's an abuse of authority. - Bu otoriteyi kötüye kullanmadır.

Every person has the power to abuse their privileges. - Her kişi, ayrıcalıklarını kötüye kullanma gücüne sahiptir.

kullan
{f} using

To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses. - Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.

I've quit using French with you. - Seninle Fransızca kullanmayı bıraktım.

kullanmak
employ
kullanmak
{f} drive

I don't like to drive. - Araba kullanmaktan hoşlanmıyorum.

Tom is still too young to drive. - Tom araba kullanmak için hala çok genç.

kullanmak
{f} utilize
kullanmak
dispose
kullanmak
wield
kullanmak
{f} exploit
kullan
{f} used

Uranium is used in the production of nuclear power. - Uranyum, nükleer gücün üretiminde kullanılmaktadır.

The gym is used for the ceremony. - Spor salonu, tören için kullanıldı.

kullanmak
draw on
kullanmak
exert
kullanmak
{f} handle

Compared with the old model, this is far easier to handle. - Eski modelle karşılaştırıldığında bunu kullanmak çok daha kolaydır.

son kullanma tarihi
Best before
alet kullanma
tool using
araba kullanma
motoring
elle kullanma
handling
en iyi şekilde kullanma
(Bilgisayar) optimize
gereksiz kelimeler kullanma
roundabout
idari kullanma
(Askeri) administrative use
idari maksatla kullanma
(Askeri) administrative use
isim hakkı kullanma
(Ticaret) franchising
kullanmak
base
kullanmak
manipulate
kullanmak
take

We have to take that chance. - Biz o fırsatı kullanmak zorundayız.

Great care has been taken to use only the finest ingredients. - Sadece en iyi malzemeleri kullanmak için büyük özen gösterilmiştir.

kullanmak
put upon
kullanmak
get round
kullanmak
utilise
kullanmak
adopt
kullanmak
got round
kullanmak
economize
kullanmak
put to use
kullanmak
tap
kullanmak
exercise

I wish to exercise my right to remain silent. - Sessiz kalma hakkımı kullanmak istiyorum.

otomobil kullanma
automobile driving
yerinde kullanma
correct usage
kullanmak
smoke

It is forbidden to smoke. - Sigara kullanmak yasaktır.

kullan
{f} exploiting

Some people try to gain advantage by exploiting their personal contacts. - Bazı insanlar kendi kişisel bağlantılarını kullanarak avantaj kazanmaya çalışır

kullan
{f} ply
kullan
utilize

Atomic energy can be utilized for peaceful purposes. - Atom enerjisi barışçıl amaçlarla kullanılabilir.

I want you to utilize that object. - O nesneyi kullanmanı istiyorum.

kullan
used to

That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition. - O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.

That's the computer he used to write the article. - O, onun makaleyi yazmak için kullandığı bilgisayardır.

kullan
make use of

Many young people make use of their summer vacation to climb Mt. Fuji. - Birçok genç insan yaz tatilini Fuji Dağına tırmanmak için kullanıyor.

Next time I switch jobs, I need work that will let me make use of the experience I've gained up to now. - Gelecek sefer iş değiştireceğim. Benim şu ana kadar kazandığım deneyimi kullanmama izin verecek işe ihtiyacım var.

kullan
{f} use

Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users. - Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.

Uranium is used in the production of nuclear power. - Uranyum, nükleer gücün üretiminde kullanılmaktadır.

kullan
{f} exploit

Some people try to gain advantage by exploiting their personal contacts. - Bazı insanlar kendi kişisel bağlantılarını kullanarak avantaj kazanmaya çalışır

The police found two crushed mobile phones in a trash can near the site of the killings and are attempting to exploit the data contained in them. - Polis cinayetlerin bulunduğu yere yakın bir çöp kutusunda ezilmiş iki cep telefonu buldu ve onların içerdikleri veriyi kullanmaya çalışıyor.

kullan
wield

Sami was wielding a knife. - Sami bir bıçak kullanıyordu.

Do you know how to wield an épée? - Epeyi nasıl kullanacağını biliyor musun?

kullan
get round
kullan
got round
kullanmak
apply
kullanmak
touch
kullanmak
fasten upon
kullanmak
enjoy
kullanmak
fasten on
dümen kullanma
steering
kullan
(Bilgisayar) play

Do you usually use a pick when you play the guitar? - Gitar çaldığında bir mızrap kullanıyor musun?

Notice how the player uses his elbows. - Oyuncunun dirseğini nasıl kullandığına dikkat edin.

hizmette kullanma
in service use
kullanma kılavuzu
operation manual
oy kullanma
voting

Are you planning on voting? - Oy kullanmayı planlıyor musun?

I refrained from voting. - Oy kullanmaktan kaçındım.

son kullanma tarihi
Expiration date
tutumlu kullanma
use sparingly
aklını kullanma
appeal to reason
alt sınıf öğrencilerini uşak gibi kullanma
fagging
araba kullanma
automobilism
araba kullanma yeteneği
road sense
arı dil kullanma
purism
asılsız sözcükler kullanma
circumlocution
benzerinin ismini kullanma
metonymy
büyük harf kullanma
capitalization
dar anlamlı bir sözcüğü geniş anlamda kullanma
synecdoche
demiryolunu kullanma ücreti
trackage
eksik fakat anlaşılır tümce kullanma
ellipsis
eksik fakat anlaşılır tümce kullanma
ellipse
genel otlağı kullanma hakkı olan kimse
commoner
gereğinden fala sözcük kullanma
pleonasm
görevi kötüye kullanma
misprision
görevini kötüye kullanma
jobbery
görevlendirme, işleme, kullanma ve dağıtım
(Askeri) tasking, processing, exploitation, and dissemination
güveni kötüye kullanma
misappropriation
güveni kötüye kullanma
breach of faith
güveni kötüye kullanma
breach of trust
hakkını daha sonra kullanma hakkı
rain check
hor kullanma
mistreatment
hor kullanma
ill-treatment
hor kullanma
misuse
idareli kullanma
husbandry
idareli kullanma
sparingness
ilacı kötü amaçla kullanma
drug abuse
kira ödeyerek kullanma
(Ticaret) tenure by lease
kullanmak
head

Using the horn at night should be avoided. At night, flash the headlights instead. - Geceleri korna kullanmaktan kaçınılmalı. Gece onun yerine farları yak.

kullanmak
dispose of
kullanmak
to use, to drow on/upon sth, to employ, to utilize; (taşıt) to drive; (gözlük, vb.) to wear; (şeker, vb.) to take; (sigara, vb) to smoke
kullanmak
to drive (a car)
kullanmak
turn to account
kullanmak
ply
kullanmak
operate

Tom doesn't have enough experience to operate a train. - Tom bir treni kullanmak için yeterli deneyime sahip değildir.

Of course, a license is needed to operate a crane. - Elbette, vinç kullanmak için bir lisans gerekli.

kullanmak
call forth
kullanmak
(Hukuk) to use, to enjoy, to resort to
kullanmak
run
kullanmak
make use of
kullanmak
take advantage of
kullanmak
engage
kullanmak
to use, take, or consume regularly
kullanmak
pilot
kullanmak
put account
kullanmak
(kamçı) lay on
kullanmak
ride

It is dangerous to ride a motorbike without a helmet. - Kasksız motosiklet kullanmak tehlikelidir.

kullanmak
roll
kötüye kullanma
embezzlement
kötüye kullanma
misuse, abuse
kötüye kullanma
deceit
kötüye kullanma
malversation
kötüye kullanma
delinquency
kötüye kullanma
malfeasance
kötüye kullanma
misuse

Don't misuse this product! - Bu ürünü kötüye kullanma.

kötüye kullanma
exploitation
kılıcı iyi kullanma
swordsmanship
kılıç kullanma
swordplay
kısıtlı kullanma çarpanı
(Aydınlatma) reduced utilization factor
latince sözcükler kullanma
Latinization
mecaz kullanma
tropology
mecaz kullanma ile ilgili
tropological
medeni hakları kullanma
(Kanun) disposing capacity
medeni hakları kullanma yeterliği
contractual capacity
muhtemel kullanma süresi
(Askeri) expected life of an item
nüfuzu kötüye kullanma
undue influence
nüfuzunu kullanma
intervention
ortak kullanma
collectivization
otoriteyi kötüye kullanma
abuse of authority
oy kullanma hakkı
(Hukuk) suffrage
oy kullanma yaşı
voting age
para olarak altınla gümüşü oranlı kullanma sistemi
bimetallism
reklam hilesi kullanma
gimmicky
sahte isim kullanma
personation
sesi kullanma
vocalism
sesli harf yerine kullanma
vocalization
sigara kullanma (sürekli)
regular smoking
son kullanma tarihi
pull date
sözcükleri uygunsuzca kullanma
malapropism
süslü cümleler kullanma
phrasemongering
süslü kelimeler kullanma
word painting
sırayla araba kullanma anlaşması
car pool
taşıt kullanma ehliyeti
(Hukuk) driving licence
tehlikeli araç kullanma
(Hukuk) dangereous driving
teleskop kullanma
telescopy
tesis kullanma ücreti
(Askeri) asset use charge
uçak kullanma
flying
التركية - التركية
Kullanmak işi, istimal
(Osmanlı Dönemi) TEDAVÜL
(Hukuk) USUS
istimal
Kullanmak
sarf etmek
Kullanmak
(Osmanlı Dönemi) İSTİŞ'AR
Kullanmak
(Osmanlı Dönemi) İ'MAL
Kullanmak
(Osmanlı Dönemi) SAFK
Kullanmak
istimal etmek
Kullanmak
tutmak
kullanmak
Bir kimseyi bir hizmette bulundurmak, çalıştırmak: "Siz analarımızı nasıl esir gibi kullandınızsa, biz de sizi öyle kullanacağız."- H. E. Adıvar. İşletmek, değerlendirmek
kullanmak
Bir şeyden belli bir amaçla yararlanmak: "Parmaklarının arasındaki mendili eskiyinceye kadar kullandığın hiç oldu mu?"- H. C. Yalçın
kullanmak
Harcamak, sarf etmek
kullanmak
Bir kimseyi bir hizmette bulundurmak, çalıştırmak
kullanmak
Birinden veya bir şeyden amacına ulaşmak için yararlanmak, onu amacına alet etmek, sömürmek, istismar etmek: "Hâlbuki onlar, işte bu saflığı istismar ediyorlar
kullanmak
İşletmek, değerlendirmek
kullanmak
Amacına ulaşmak için yararlanmak, onu amacına alet etmek, sömürmek, istismar etmek
kullanmak
Araç veya aleti işletmek, yönetmek: "Nitekim çocuklarımın bile kullandıkları hesap makineleri, bunların küçük modelleridir."- B. Felek
kullanmak
Giymek, takmak
kullanmak
Yazmak, söylemek
kullanmak
Bütün düşünceleri seni kullanmak, o kadar!"- A. İlhan
kullanmak
Harcamak, sarf etmek: "Sattıkları küpenin parasını çok idareli kullanıyorlardı."- P. Safa
kullanmak
Kelimeyi yazmak, söylemek: "Lakırtılarında çok kere çifter çifter kelimeler kullanırdı ki bunlar bazen manayı değiştirir."- A. Ş. Hisar
kullanmak
Bir şeye alışmış olmak, içmek
kullanmak
Araç veya aleti işletmek, yönetmek
kullanmak
Bir şeyden belli bir amaçla yararlanmak
kullanmak
(Osmanlı Dönemi) istimâl
الإنجليزية - التركية

تعريف kullanma في الإنجليزية التركية القاموس.

kullanma kılavuzu
İnstruction manual
kullanma
المفضلات