Tom played at local jazz clubs.
- Tom yerel caz kulüplerinde çaldı.
Tom doesn't like clubs where there is loud music.
- Tom yüksek sesli müziğin olduğu kulüpleri sevmiyor.
This club is fearfully dull. The dance floor is empty and the smoking patio is packed.
- Bu kulüp korkunç şekilde sıkıcıdır. Dans alanı boş ve sigara içme verandası tıka basa doludur.
I meet him at the club from time to time.
- Ben, zaman zaman onunla kulüpte karşılaşırım.
Hats aren't allowed to be worn inside the clubhouse.
- Kulüp binasında şapka giyilmesine izin verilmiyor.