koyulaşarak

listen to the pronunciation of koyulaşarak
التركية - الإنجليزية
curdling
To coagulate Lumpy solids in paints or varnishes
present participle of curdle
The gelling or partial cure of paint due to incompatible materials This usually occurs during the mixing process
An early stage in cheesemaking when milk coagulates due to the introduction of rennet
Also known as syneresis or weeping When egg mixtures such as custards or sauces are cooked too rapidly, the protein becomes over-coagulated and separates from the liquid leaving a mixture resembling fine curds and whey If curdling has not progressed too far, it may sometimes be reversed by removing the mixture from the heat and stirring or beating vigorously
{i} clotting, process of forming moderately solid lumps in a liquid; phase in manufacturing of cheese when casein is clotted by rennet or acid activity
the process of forming semisolid lumps in a liquid
the process of forming semisolid lumps in a liquid turning into a solid mass; "I waited for her to materialize out of the clogging curdling crowd
turning into a solid mass; "I waited for her to materialize out of the clogging curdling crowd"
koyu
dark

He had dark brown hair. - Koyu kahverengi saçları vardı.

He always wears dark clothes. - O her zaman koyu giysiler giyer.

koyu
dense
koyu
(sıvı) thick, dense; (renk) deep, dark, husky; (çay) strong; fanatic, extreme, fervent, rabid
koyu
condensed
koyu
fervent
koyu
fanatic
koyu
husky
koyu
deed
koyu
(Bilgisayar) boldface
koyu
full
koyu
darker

The darker the mane of a lion is, the more attractive to females it is. - Bir aslanın yelesi daha koyu olsa dişileri için daha çekici olur.

Sunspots appear darker than their surroundings because they are a few thousand degrees cooler. - Güneş lekeleri birkaç bin derece daha serin olduğu için çevrelerinden daha koyu görünür.

koyu
concentrated
koyu
viscous
koyu
heavy

She wears heavy makeup. - O, koyu makyaj yapar.

koyu
dyed-in-the-wool
koyu
peasoupy
koyu
fixed
koyu
gross
koyu
bold

All verbs are indicated in bold text. - Tüm fiiller koyu metinde gösterilir.

koyu
{s} thick

I love thick, creamy mushroom soup. - Koyu, kremalı mantar çorbası severim.

Her thick makeup is disgusting. - Onun koyu makyajı iğrençtir.

koyu
sable
koyu
intense
koyu
deep

Her eyes, a deep blue, were quite impressive. - Onun koyu mavi gözleri oldukça etkileyiciydi.

koyu
crusted
koyu
sombre
koyu
darkish
koyu
pea soupy
koyu
sad
koyu
dark, deep (color)
koyu
extreme, fervid, rabid, dyed-in-the-wool
koyu
stiff
koyu
dyed in the wool
koyu
tenebrous
koyu
thick (liquid)
koyu
somber
koyu
solid

Cheese is a solid food made from the milk of cows, goats, sheep, and other mammals. - Peynir, inek, keçi, koyun, ve diğer memelilerin sütlerinden yapılan bir katı gıdadır.

koyu
black

Tom always dresses in black or some other dark color. - Tom her zaman siyah giyer ya da bir diğer koyu renk.

I'll take my coffee black. - Kahvemi koyu alacağım.

koyu
saturated
koyu
strong

My father likes strong coffee. - Babam koyu kahveyi sever.

Tom always drinks his coffee strong. - Tom her zaman kahvesini koyu içer.

koyu
subfuse
koyu
abysmal
التركية - التركية

تعريف koyulaşarak في التركية التركية القاموس.

KOYU
Yoğunluğundan dolayı güç akan, sulu karşıtı
KOYU
Aşırı (bazı nitelikler): "Daha eski zamanda koyu bir Türkçe taraftarıymış."- A. Ş. Hisar
KOYU
Karaya kaçan (renk), açık karşıtı: "Oturduğu yerden Boğaziçi'nin koyu mavi gecesinde bir balıkçı kayığı kayıp gidiyordu."- H. E. Adıvar
KOYU
Derin, hareretli
Koyu
goygun
koyu
Karaya kaçan (renk), açık karşıtı
koyu
Aşırı
koyu
Derin, hareketli
koyulaşarak
المفضلات