koy

listen to the pronunciation of koy
التركية - الإنجليزية
{i} cove

I used to make sure I put a cover over my motorcycle at night. - Ben gece motosikletimin üstüne bir kılıf koyduğumu sağlama alırdım.

Tom put a cover over his car. - Tom arabasının üstüne bir kılıf koydu.

inlet
put

Put the carrots in the pot. - Havuçları tencereye koy.

Put some salt on your meat. - Etinin üzerine biraz tuz koy.

bight
loch
basin
indentation
bay, cove, inlet
small bay, cove
armlet
sound

I put my fingers in my ears to block out the terrible sounds. - Ben korkunç sesleri engellemek için parmaklarımı kulaklarıma koydum.

What sound does a sheep make? - Bir koyun nasıl ses çıkarır?

creek
arm

Tom snuggled in close, putting his arm around Mary. - Tom yakın yatmıştı, kolunu Mary'nin etrafına koymuştu.

He put his arm around her waist. - O, kolunu onun beline koydu.

bay

We were granted the privilege of fishing in this bay. - Bize bu koyda özel balık tutma izni verildi.

{f} putting

Would you mind putting a link on your web page to our company's web site? - Web sayfana bizim şirketin web sitesi ile ilgili bir link koyar mısın?

Tom is putting stuff in his backpack. - Tom çantasına eşyalarını koyuyor.

shag
shagged
küçük koy
hamlet
cetvel koy
(Bilgisayar) insert ruler
gösterge koy
(Bilgisayar) add legend
iti an, taşı eline al/değneği yanına koy
(Atasözü) If you're going to deal with an aggressive person, you ought to be ready for a fight
yan cebime koy
(Konuşma Dili) I don't believe you./Come on, who do you think you're fooling?/Pull the other leg, it's got bells on it
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Küçük körfez. Karanın içine girmiş, rüzgârdan saklı deniz parçası. Deniz koyuna benzer, çevresi mahfuz yer. Köşe, bucak
Denizin, gölün küçük girintiler biçiminde karaya doğru sokulduğu yer, küçük körfez: "Sandalını Kaşık Adası'nın bir küçük koyuna çekti."- S. F. Abasıyanık
Denizin, gölün küçük girintiler biçiminde karaya doğru sokulduğu yer, küçük körfez
bük
koy
المفضلات