Harrison's men continued to chase the enemy.
- Harrison'nun adamları düşmanı kovalamaya devam etti.
My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!
- Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi.
Are you sure we should pursue this?
- Bunu kovalamamız gerektiğinden emin misin?
A gust of wind blew Curdken's hat away, and he had to chase it over hill and dale.
- Bir rüzgar esintisi Curdken'in şapkasını uçurdu, ve o onu tepe ve vadinin üzerinde kovalamak zorunda kaldı.
Sami gave up the chase.
- Sami kovalamaktan vazgeçti.
Do you want to tag along?
- Kovalamak istiyor musun?
Do you want to tag along?
- Kovalamak istiyor musun?