This is one of Tatoeba's most closely guarded secrets.
- Bu, Tatoeba'nın en sıkı korunan sırlarından biridir.
It's a closely guarded secret.
- Yakından korunan bir sırdır.
In protected areas hunting is prohibited.
- Korunan alanlarda avcılık yasaktır.
Might it happen to be a large symbolic grove of trees?
- Ağaçların büyük bir sembolik korusu olabilir mi?
Sami hid his car in a grove of trees.
- Sami arabasını bir ağaç korusuna sakladı.
The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
- Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
One has to protect his family.
- İnsan ailesini korumak zorundadır.
Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
- Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
All people shall have the right to maintain the minimum standards of wholesome and cultured living.
- Tüm insanlar sağlıklı ve kültürlü yaşam minimum standartlarını koruma hakkına sahip olacaktır.
Tom maintained his innocence.
- Tom suçsuzluğunu korumuştur.
These and perhaps other sentences need to be removed from the corpus. They are from a copyrighted book.
- Bunlar ve belki diğer cümleler derlemeden çıkarılmalı.Onlar telif hakkı ile korunan bir kitaptan.
This was a translation of copyrighted material, so I deleted it since copyright owners have the right to control derivative works.
- Bu, telif hakkı ile korunan bir materyalin çevirisiydi, bu yüzden telif hakkı sahiplerinin türetilmiş çalışmaları kontrol etme hakkı olduğu için onu iptal ettim.
He wore a pullover sweater to keep from getting cold.
- Kendini soğuktan korumak için kazak giydi.
You must eat properly to keep up your strength.
- Gücünü korumak için gerektiği şekilde yemelisin.
Rainforests should be preserved.
- Yağmur ormanları korunmalı.
They have preserved the building.
- Onlar binayı korudular.
We protected ourselves against danger.
- Tehlikeye karşı kendimizi koruduk.
The surrounding hills protected the town.
- Çevreleyen tepeler kasabayı korudu.
We don't need a formal institution for preserving peace.
- Barışı korumak için resmi bir kuruma ihtiyacımız yok.
Preserving world peace is one of the main purposes of the United Nations.
- Dünya barışını korumak, Birleşmiş Milletlerin temel amaçlarından biridir.
Tom is being guarded by three men.
- Tom üç adam tarafından korunuyor.
The palace was heavily guarded.
- Saray sıkı şekilde korunuyordu.
Tom lives a sheltered life.
- Tom korunaklı bir hayat yaşıyor.
These flowers should be sheltered from the rain.
- Bu çiçekler yağmurdan korunmalıdır.
The valuables are in the safekeeping of the bank.
- Değerli şeyler bankanın korumasındadır.
I've been trying to find out who is responsible for maintaining this road.
- Bu yolu korumak için kimlerin sorumlu olduğunu bulmaya çalışıyordum.
Tom must conserve his strength.
- Tom gücünü korumak zorundadır.
He conserved his energy for the next game.
- Bir sonraki oyun için enerjisini korudu.
Protecting the environment means saving ourselves.
- Çevreyi korumak kendimizi korumak anlamına gelir.
Can Tatoeba contribute to the saving of endangered languages?
- Tatoeba, yok olma tehlikesinde olan dillerin korunmasında katkıda bulunabilir mi?
Tom maintained his innocence.
- Tom suçsuzluğunu korumuştur.
The sidewalk is well maintained.
- Kaldırım iyi korunmuştur.
Afghan democracy needs to be preserved even with nuclear bombs.
- Afgan demokrasinin bile nükleer bombalarla korunması gerekir.
Rainforests should be preserved.
- Yağmur ormanları korunmalı.
The President's guards are stationed in front of the entrance.
- Devlet Başkanının korumaları girişin önünde konuşlandırıldılar.
Cuban soldiers were guarding the streets.
- Kübalı askerler sokakları koruyordu.
We must fight to safeguard our civil rights.
- Vatandaşlık haklarımızı korumak için mücadele etmeliyiz.
He made an admirable speech about protecting the environment.
- O, çevreyi koruma hakkında taktire şayan bir konuşma yaptı.
Why are you protecting him?
- Neden onu koruyorsun?
Tom lives a sheltered life.
- Tom korunaklı bir hayat yaşıyor.
These flowers should be sheltered from the rain.
- Bu çiçekler yağmurdan korunmalıdır.
How many men are guarding them?
- Kaç tane adam onları koruyor?
How many men are guarding Tom?
- Tom'u kaç adam koruyor?
Tom shielded his eyes from the sun.
- Tom gözlerini güneşten korudu.
Tom shielded his eyes from the sun.
- Tom gözlerini güneşten korudu.
All the police officers were equipped with shields to defend themselves against the rioters.
- Bütün polis memurları kendilerini ayaklanmacılara karşı korumak için kalkanlarla donatıldı.
He conserved his energy for the next game.
- Bir sonraki oyun için enerjisini korudu.