It's a closely guarded secret.
- Yakından korunan bir sırdır.
This is one of Tatoeba's most closely guarded secrets.
- Bu, Tatoeba'nın en sıkı korunan sırlarından biridir.
In protected areas hunting is prohibited.
- Korunan alanlarda avcılık yasaktır.
Sami hid his car in a grove of trees.
- Sami arabasını bir ağaç korusuna sakladı.
I went into the grove with him.
- Onunla birlikte koruya girdim.
The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
- Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
- Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
- Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
Dan maintained his innocence all along the lawsuit.
- Dan tüm dava boyunca masumiyetini korudu.
We need to maintain focus.
- Bizim odakları korumamız gerekiyor.
This was a translation of copyrighted material, so I deleted it since copyright owners have the right to control derivative works.
- Bu, telif hakkı ile korunan bir materyalin çevirisiydi, bu yüzden telif hakkı sahiplerinin türetilmiş çalışmaları kontrol etme hakkı olduğu için onu iptal ettim.
These and perhaps other sentences need to be removed from the corpus. They are from a copyrighted book.
- Bunlar ve belki diğer cümleler derlemeden çıkarılmalı.Onlar telif hakkı ile korunan bir kitaptan.
I recommend we keep our distance.
- Mesafemizi korumamızı tavsiye ederim.
Tom struggled to keep his composure.
- Tom soğukkanlılığını korumak için mücadele etti.
We must preserve our peaceful constitution.
- Bizim barışçıl anayasamızı korumamız gerekir.
Rainforests should be preserved.
- Yağmur ormanları korunmalı.
We protected ourselves against danger.
- Tehlikeye karşı kendimizi koruduk.
The surrounding hills protected the town.
- Çevreleyen tepeler kasabayı korudu.
We don't need a formal institution for preserving peace.
- Barışı korumak için resmi bir kuruma ihtiyacımız yok.
Preserving world peace is one of the main purposes of the United Nations.
- Dünya barışını korumak, Birleşmiş Milletlerin temel amaçlarından biridir.
The soldiers guarded the bridge.
- Askerler köprüyü korudular.
The prison is heavily guarded.
- Hapishane ağır biçimde korunuyor.
Tom lived a sheltered life.
- Tom korunaklı bir hayat yaşıyordu.
These flowers should be sheltered from the rain.
- Bu çiçekler yağmurdan korunmalıdır.
The valuables are in the safekeeping of the bank.
- Değerli şeyler bankanın korumasındadır.
I've been trying to find out who is responsible for maintaining this road.
- Bu yolu korumak için kimlerin sorumlu olduğunu bulmaya çalışıyordum.
He conserved his energy for the next game.
- Bir sonraki oyun için enerjisini korudu.
When bears sleep or lie down, their postures depend on whether they want to get rid of heat or conserve it.
- Ayılar uyuduğunda ya da uzandığında onların duruşları ısıdan kurtulmak ya da onu korumak isteyip istemediklerine bağlıdır.
Protecting the environment means saving ourselves.
- Çevreyi korumak kendimizi korumak anlamına gelir.
Can Tatoeba contribute to the saving of endangered languages?
- Tatoeba, yok olma tehlikesinde olan dillerin korunmasında katkıda bulunabilir mi?
Tom maintained his innocence.
- Tom suçsuzluğunu korumuştur.
Those countries have maintained peace for twenty years.
- O ülkeler yirmi yıldır barışı koruyorlar.
They have preserved the building.
- Onlar binayı korudular.
Afghan democracy needs to be preserved even with nuclear bombs.
- Afgan demokrasinin bile nükleer bombalarla korunması gerekir.
Cuban soldiers were guarding the streets.
- Kübalı askerler sokakları koruyordu.
The President's guards are stationed in front of the entrance.
- Devlet Başkanının korumaları girişin önünde konuşlandırıldılar.
We must fight to safeguard our civil rights.
- Vatandaşlık haklarımızı korumak için mücadele etmeliyiz.
He made an admirable speech about protecting the environment.
- O, çevreyi koruma hakkında taktire şayan bir konuşma yaptı.
They know the importance of protecting the earth.
- Dünyayı korumanın önemini biliyorlar.
These flowers should be sheltered from the rain.
- Bu çiçekler yağmurdan korunmalıdır.
Tom sought shelter from the rain.
- Tom yağmurdan korunmak için sığınak aradı.
Shouldn't somebody be guarding the prisoner?
- Birinin mahkûmu koruyor olması gerekmez mi?
How many men are guarding Tom?
- Tom'u kaç adam koruyor?
Tom shielded his eyes from the sun.
- Tom gözlerini güneşten korudu.
All the police officers were equipped with shields to defend themselves against the rioters.
- Bütün polis memurları kendilerini ayaklanmacılara karşı korumak için kalkanlarla donatıldı.
The concrete layer of the nuclear reactor's shielding will be destroyed using controlled explosions.
- Nükleer reaktörün koruyucu somut tabakası kontrollü patlamalar kullanılarak imha edilecek.
He conserved his energy for the next game.
- Bir sonraki oyun için enerjisini korudu.