korkutur

listen to the pronunciation of korkutur
التركية - الإنجليزية
scares
plural of scare
korkut
{f} frightened

The explosion frightened the villagers. - Patlama köylüleri korkuttu.

The fury of the storm frightened the children. - Fırtınanın hiddeti çocukları korkuttu.

korkut
frighten

I spoke to him kindly so as not to frighten him. - Korkutmamak için onunla nazik şekilde konuştum.

Thunder has been explained scientifically, and people no longer believe it is a sign that the gods are angry with them, so thunder, too, is a little less frightening. - Gök gürültüsü bilimsel olarak açıklanmıştır, ve insanlar onun tanrıların insanlara kızgın olduğunun bir işareti olduğuna artık inanmıyorlar, bu yüzden gök gürültüsü de biraz daha az korkutucudur.

korkut
{f} dismay
korkut
{f} frightening

You're really frightening me. - Beni gerçekten korkutuyorsun.

The big dog is frightening them. - Büyük köpek onları korkutuyor.

korkut
{f} horrified
korkut
{f} dismaying
korkut
{f} horrifying
korkut
horrify
korkut
{f} scared

She was scared by the big earthquake. - Büyük bir deprem tarafından korkutuldu.

The animals were scared by the thunder. - Hayvanlar gök gürültüsü tarafından korkutuldular.

korkut
{f} startling
korkut
{f} startled

I'm sorry if I startled you. - Seni korkuttuysam üzgünüm.

The noise startled him. - Gürültü onu korkuttu.

korkut
{f} scare

She scared the cat away. - O, kediyi korkutup kaçırdı.

When I was little, I wanted to have a pet brown bear to scare my neighbors. - Ben çocukken, komşuları korkutmak için bir evcil kahverengi ayım olsun istedim.

korkut
startle

We don't want to startle anyone. - Biz kimseyi korkutmak istemiyoruz.

I'm sorry if I startled you. - Seni korkuttuysam üzgünüm.

korkut
intimidate

Don't let Tom intimidate you. - Tom'un gözünü korkutmasına izin verme.

Tom has never been intimidated by anyone or anything. - Tom biri ya da bir şey tarafından asla korkutulmadı.

korkut
terrorize
korkut
terrify

That was enough to terrify anyone. - O herkesi korkutmak için yeterliydi.

Sami was terrifying the girls. - Sami kızları korkutuyordu.

korkut
spook

Something must've spooked her. - Bir şey onu korkutmuş omalı.

Something must've spooked them. - Bir şey onları korkutmuş olmalı.

korkut
overawe
korkut
dismayed
التركية - التركية

تعريف korkutur في التركية التركية القاموس.

korkut
Büyük dolu tanesi
korkutur
المفضلات