No one threatened Tom.
- Kimse Tom'un gözünü korkutmadı..
I'm sorry, I didn't mean to frighten you.
- Üzgünüm, seni korkutmak istemedim.
I didn't mean to frighten you.
- Seni korkutmak istemedim.
Sorry, I didn't mean to scare you.
- Üzgünüm, amacım seni korkutmak değildi.
If I wanted to scare you, I would tell you what I dreamt about a few weeks ago.
- Seni korkutmak isteseydim, birkaç hafta önce rüyamda ne gördüğümü anlatırdım.
The explosion frightened the villagers.
- Patlama köylüleri korkuttu.
The voices coming from the jungle frightened the explorers.
- Ormandan gelen sesler kaşifleri korkuttu.
The fury of the storm frightened the children.
- Fırtınanın hiddeti çocukları korkuttu.
I spoke to him kindly so as not to frighten him.
- Korkutmamak için onunla nazik şekilde konuştum.
I didn't mean to frighten you.
- Seni korkutmak istemedim.
I'm sorry, I didn't mean to frighten you.
- Üzgünüm, seni korkutmak istemedim.
This movie is frightening to the children.
- Bu film çocuklar için korkutucu.
Thunder has been explained scientifically, and people no longer believe it is a sign that the gods are angry with them, so thunder, too, is a little less frightening.
- Gök gürültüsü bilimsel olarak açıklanmıştır, ve insanlar onun tanrıların insanlara kızgın olduğunun bir işareti olduğuna artık inanmıyorlar, bu yüzden gök gürültüsü de biraz daha az korkutucudur.
What scared Tom the most was the thought that he might not be able to walk again.
- Tom'u en çok korkutan şey tekrar yürüyemeyeceği düşüncesiydi.
She was scared by the big earthquake.
- Büyük bir deprem tarafından korkutuldu.
I'm sorry if I startled you.
- Seni korkuttuysam üzgünüm.
Tom is easily startled.
- Tom kolayca korkutuluyor.
I didn't want to scare you.
- Seni korkutmak istemedim.
What scared Tom the most was the thought that he might not be able to walk again.
- Tom'u en çok korkutan şey tekrar yürüyemeyeceği düşüncesiydi.
The noise startled him.
- Gürültü onu korkuttu.
The loud noise startled Tom.
- Yüksek ses Tom'u korkuttu.
Dan tried to intimidate Linda.
- Dan, Linda'yı korkutmaya çalıştı.
Don't let Tom intimidate you.
- Tom'un gözünü korkutmasına izin verme.
We don't want to startle anyone.
- Biz kimseyi korkutmak istemiyoruz.
I'm sorry, I didn't mean to startle you.
- Üzgünüm seni korkutmak istemedim.
That was enough to terrify anyone.
- O herkesi korkutmak için yeterliydi.
Sami was terrifying the girls.
- Sami kızları korkutuyordu.
That was enough to terrify anyone.
- O herkesi korkutmak için yeterliydi.
I didn't mean to spook you.
- Seni korkutmak istemedim.
Something must've spooked her.
- Bir şey onu korkutmuş omalı.
I didn't want to alarm you.
- Seni korkutmak istemedim.