The explosion frightened the villagers.
- Patlama köylüleri korkuttu.
The fury of the storm frightened the children.
- Fırtınanın hiddeti çocukları korkuttu.
The fury of the storm frightened the children.
- Fırtınanın hiddeti çocukları korkuttu.
Horror movies frighten me.
- Korku filmleri beni korkutur.
The big dog is frightening them.
- Büyük köpek onları korkutuyor.
You're really frightening me.
- Beni gerçekten korkutuyorsun.
What scared Tom the most was the thought that he might not be able to walk again.
- Tom'u en çok korkutan şey tekrar yürüyemeyeceği düşüncesiydi.
She was scared by the big earthquake.
- Büyük bir deprem tarafından korkutuldu.
Sorry if I startled you, ladies.
- Sizi korkuttuysam özür dilerim, bayanlar.
The loud noise startled Tom.
- Yüksek ses Tom'u korkuttu.
What scared Tom the most was the thought that he might not be able to walk again.
- Tom'u en çok korkutan şey tekrar yürüyemeyeceği düşüncesiydi.
When I was little, I wanted to have a pet brown bear to scare my neighbors.
- Ben çocukken, komşuları korkutmak için bir evcil kahverengi ayım olsun istedim.
The loud noise startled Tom.
- Yüksek ses Tom'u korkuttu.
We don't want to startle anyone.
- Biz kimseyi korkutmak istemiyoruz.
Dan tried to intimidate Linda.
- Dan, Linda'yı korkutmaya çalıştı.
Tom has never been intimidated by anyone or anything.
- Tom biri ya da bir şey tarafından asla korkutulmadı.
That was enough to terrify anyone.
- O herkesi korkutmak için yeterliydi.
Sami was terrifying the girls.
- Sami kızları korkutuyordu.
I didn't mean to spook you.
- Seni korkutmak istemedim.
When there are no men around, the night is somewhat spooky.
- Etrafta hiç kimse yokken, gece bir şekilde korkutucu oluyor.