korkulukları

listen to the pronunciation of korkulukları
التركية - الإنجليزية
scarecrows
plural of scarecrow
korku
{i} horror

Horror movies frighten me. - Korku filmleri beni korkutur.

This horror movie is really scary. I couldn't sleep after I watched it. - Bu korku filmi gerçekten korkutucu.Ben izledikten sonra uyuyamadım.

korku
fear

This club is fearfully dull. The dance floor is empty and the smoking patio is packed. - Bu kulüp korkunç şekilde sıkıcıdır. Dans alanı boş ve sigara içme verandası tıka basa doludur.

That boy could not enter for fear of the dog. - O, köpeğin korkusundan giremedi.

korku
apprehension
korku
misgiving
korku
dread

This is the first time I've seen such a dreadful movie. - Böyle korkutucu bir filmi ilk defa görüyorum.

My little brother says that he had a dreadful dream last night. - Küçük erkek kardeşim dün gece korkunç bir rüya gördüğünü söylüyor.

korku
fright

I am frightened of walking in the darkness. - Karanlıkta yürümekten korkuyorum.

I could die of fright. - Korkudan ölebilirdim.

korku
phobos
korku
anxiety

Her anxiety almost drove her wild. - Onun korkusu neredeyse onu çılgına çevirdi.

korku
(Askeri) panic

Fear and panic overwhelmed me. - Korku ve paniğe kapılmıştım.

korku
misdoubt
korku
danger

Fear often exaggerates danger. - Korku sık sık tehlikeyi abartır.

We are all in terrible danger. - Biz korkunç bir tehlike içindeyiz.

korku
thrill

I don't like rural horror thrillers. - Ben kırsal korku gerilimini sevmiyorum.

His story thrilled me with horror. - Onun hikayesi beni korkudan titretti.

korku
threat

Your threats don't frighten us. - Tehditlerin bizi korkutmuyor.

Tom made a terrifying threat against Mary. - Tom Mary'ye karşı korkunç bir tehdit yaptı.

korku
menace
korku
creeps

Everyone here creeps me out. - Buradaki herkes beni korkutuyor.

That guy gave me the creeps. - O adam bana korku verdi.

korku
boggle
korku
perilous
korku
terror

He was almost petrified with terror. - Korku nedeniyle neredeyse donakalmıştı.

korku
affright
korku
dismay
korku
awe

What an awesome deal! - Ne korkunç bir anlaşma!

That really sounds quite awesome. - Bu gerçekten oldukça korkunç görünüyor.

korku
dray
korku
consternation
korku
reassure
korku
the fear of
korku
scare

We were all scared shitless. - Hepimizin korkudan ödü patladı.

When I was little, I wanted to have a pet brown bear to scare my neighbors. - Ben çocukken, komşuları korkutmak için bir evcil kahverengi ayım olsun istedim.

korku
trepidation
korku
phobia
korku
Gothic
korku
alarm

Alarming news came from the suburbs. - Varoşlardan korkutucu haber geldi.

I didn't want to alarm you. - Seni korkutmak istemedim.

korku
funk
korku
fear, fright, dread; alarm, anxiety, care; danger, threat, menace; phobia
korku
bugaboo
التركية - التركية

تعريف korkulukları في التركية التركية القاموس.

Korku
(Osmanlı Dönemi) HELEL
Korku
endişe
Korku
havil
Korku
(Osmanlı Dönemi) HELA'
Korku
(Hukuk) HAVF
Korku
(Osmanlı Dönemi) ŞEHM
Korku
(Osmanlı Dönemi) HAYLA'
korku
Kaygı, üzüntü: "İçlerinde görünmez bir bozukluk korkusuyla sıra sağlamlara geldi."- R. N. Güntekin
korku
Kötülük gelme ihtimali, tehlike, muhatara
korku
Kalp çarpıntısına ve tam bir halsizlik belirtilerine sebep olan bir hal
korku
Kaygı, üzüntü
korku
Bir tehlike veya bir tehlike düşüncesi karşısında uyanan kaygı duygusu: "Yarı çocuk kalbimde korku, kapıya yaklaştıkça büyüyor."- Y. Z. Ortaç
korku
Gerçek veya beklenen bir tehlike ile yoğun bir acı karşısında uyanan ve coşku, beniz sararması, ağız kuruması, kalp ve solunum hızlanması gibi belirtileri olan veya daha karmaşık fizyolojik değişmelerle kendini gösteren duygu
korku
Bir tehlike veya bir tehlike düşüncesi karşısında uyanan kaygı duygusu
korkulukları
المفضلات