konusunda

listen to the pronunciation of konusunda
التركية - الإنجليزية
about

She kept silent about the problem. - Sorun konusunda sessiz kaldı.

I don't know about things like that. - Öyle şeyler konusunda bilgim yok.

regarding

I have a question regarding your earlier comments. - Daha önceki yorumların konusunda bir sorum var.

in the matter of

I want to speak to her in the matter of my salary. - Benim maaşım konusunda onunla konuşmak istiyorum.

(Hukuk) in the field of
round
as regards
concerning
in point of
in respect of
touching
with respect to

With respect to these documents, I think the best thing is to destroy them. - Bu belgeler konusunda, sanırım en iyi şey onları yok etmektir.

as to

There was a great deal of conjecture as to what would happen. - Ne olacağı konusunda çok fazla tahmin vardı.

He said nothing as to money. - O, para konusunda bir şey söylemedi.

in relation to
on
on the top of
on the subject of
konu
subject

I cannot appreciate the subtleties of the subject. - Ben konunun inceliklerini kavrayamam.

Marriage isn't a subject that interests young people. - Evlilik genç insanları ilgilendiren bir konu değildir.

konu
topic

That topic is worth discussing. - Bu konu tartışılmaya değer.

Our topic of the week is: _____. - Haftanın konusu: _____.

konu
matter

His interpretation of this matter is too one-sided. - Onun bu konuyla ilgili yorumu çok tek-taraflıdır.

I would like to talk with you about this matter. - Bu sorun hakkında seninle konuşmak istiyorum.

konu
(Hukuk) issue

Communism was the biggest issue in the campaign. - Komünizm kampanyada en büyük konu oldu.

The delegates voted on the issue. - Delegeler konuyla ilgili oy kullandı.

konusunda konuşmak
speak to
konusunda uzmanlaşmak
major
konu
point

I can't go along with you on that point. - Ben bu konuda seninle aynı fikirde olamam.

I couldn't get the point of his speech. - Konuşmasının konusunu anlayamadım.

konu
subject , topic
konu
affair

Do you want to talk about the affair? - İş hakkında konuşmak ister misin?

I have nothing to do with the affair. - Bu konu ile bir ilgim yok.

konu
theme

I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day. - Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.

What's the theme of the novel? - Romanın konusu nedir?

konu
heading
konu
subject, topic, matter
konu
scope

This subject is not within the scope of our study. - Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.

konu
{i} head

Tom's speech was full of double entendres, most of which went over his audience's head. - Tom'un konuşması çift anlamlı sözlerle doluydu. Bunların çoğunu seyirci anlamadı.

Paradoxically, the President of Turkey is the de jure head of state but has no legal role in government. - Türkiye Cumhurbaşkanı, paradoksal bir biçimde hukuken devletin başı olmasına rağmen hükümet içinde yasal bir konumu yoktur.

konu
(Politika, Siyaset) area

Negotiators have agreed on two draft texts, but there are still many areas of disagreement. - Arabulucular iki taslak metin üzerinde anlaşmaya vardı, ama hala anlaşma sağlanamayan birçok konu var.

Research in this area is somewhat equivocal. - Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.

konu
score
konu
object

His book became an object of criticism. - Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.

I have no objection to paying a special fee if it is necessary. - Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.

konu
(Bilgisayar) re
seyahat konusunda deneyimli
traveled
konu
subject matter

Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter. - Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.

konu
shebang
konu
business

Shall we shoot the breeze for a while before talking business? - İşten konuşmadan önce biraz gevezelik edelim mi?

I want your help about business. - İş konusunda senin yardımını istiyorum.

konu
res

To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses. - Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.

Research in this area is somewhat equivocal. - Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.

konu
text

Mary's phone was confiscated because she was caught texting during class. - Ders anında mesajlaşırken yakalandığı için Mary'nin cep telefonuna el konuldu.

Taro ordered some English conversation textbooks from London. - Taro, Londra'dan bazı İngilizce konuşma ders kitapları ısmarladı.

konu
question

Traveling abroad is out of the question. - Yurt dışında seyahat söz konusu değil.

A trip to America this summer is out of the question. - Bu yaz Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.

Konu
the subject
konu
{i} argument

We had an argument about it last night. - Dün gece bu konuda tartıştık.

The argument presented in Doyle's study was first published as a white paper on drug-related crimes. - Uyuşturucu ile ilgili suçlar konusunda Doyle'nin çalışmasında sunulan argüman bir beyaz kağıt olarak ilk kez yayımlandı.

konu
hot topic
Uluslar arası Taşımacılık Yapan Araç Personeli Konusunda Avrupa Anlaşması
(Hukuk) European Agreement on the Work of Personal of Vehicles Engaged in International Road Haulage
davranışlarına dikkat etmesi konusunda uyarmak
read the riot act to
disiplin konusunda katılık
sternness
isyancıların dağılmaları konusunda uyaran kanun
Riot Act
konu
thing

We talked about various things. - Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.

I don't know about things like that. - Öyle şeyler konusunda bilgim yok.

konu
subject, topic; matter; theme
التركية - التركية

تعريف konusunda في التركية التركية القاموس.

Konu
sermaye
Konu
süje
Konu
mevzu

Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

Konu
sayfa
konu
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu: "Öğretmenimizin verdiği konuları manzum yazardım."- Y. Z. Ortaç. Üzerinde konuşulan şey, bahis: "Daha fazla tafsilata girmeyi bugün zararlı gördüğüm için bu konuda susacağım."- B. Felek
konu
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu
konu
Üzerinde konuşulan şey, bahis
konu
(Osmanlı Dönemi) bahis
konusunda
المفضلات