konu

listen to the pronunciation of konu
التركية - الإنجليزية
subject

Marriage isn't a subject that interests young people. - Evlilik genç insanları ilgilendiren bir konu değildir.

I cannot appreciate the subtleties of the subject. - Ben konunun inceliklerini kavrayamam.

topic

The conversation moved on to other topics. - Konuşma diğer konulara geçti.

That topic is worth discussing. - Bu konu tartışılmaya değer.

matter

I can't agree with them on this matter. - Bu konuda onlarla aynı fikirde olamam.

I would like to talk with you about this matter. - Bu sorun hakkında seninle konuşmak istiyorum.

(Hukuk) issue

The convention voted on the issue sixty times. - Kongre, konuyla ilgili altmış kez oylandı.

I agree with you on this issue. - Bu konuda seninle aynı fikirdeyim.

point

I differ from you on that point. - Ben o konuda seninle aynı fikirde değilim.

I couldn't get the point of his speech. - Konuşmasının konusunu anlayamadım.

subject , topic
affair

According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs. - Bir ankete göre, insanların beşte üçü uluslararası konulara ilgisiz.

The affair cost me many sleepless nights. - Konu bana birçok uykusuz gecelere mal oldu.

theme

I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day. - Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.

What's the theme of the novel? - Romanın konusu nedir?

heading
subject, topic, matter
(Politika, Siyaset) area

They want to talk to you about areas of mutual interest. - Onlar karşılıklı ilgi alanları konusunda sizinle konuşmak istiyorlar.

Research in this area is somewhat equivocal. - Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.

score
object

I have no objection to paying a special fee if it is necessary. - Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.

His book became an object of criticism. - Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.

(Bilgisayar) re
text

Mary's phone was confiscated because she was caught texting in class. - Sınıfta mesajlaşırken yakalandığı için Mary'nin telefonuna el konuldu.

There's not so much text in this book. - Bu kitapta o kadar çok konu yok.

thing

I don't like to leave things up in the air. - Konuları sallantıda bırakmayı sevmiyorum.

We always talked about a lot of things after school. - Biz okuldan sonra her zaman birçok şey hakkında konuştuk.

subject matter

Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter. - Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.

res

He responded to a speech of welcome. - Bir karşılama konuşmasını yanıtladı.

The doctor insisted that the patient get plenty of rest. - Doktor hastanın çok dinlenmesi konusunda ısrar etti.

argument

The argument presented in Doyle's study was first published as a white paper on drug-related crimes. - Uyuşturucu ile ilgili suçlar konusunda Doyle'nin çalışmasında sunulan argüman bir beyaz kağıt olarak ilk kez yayımlandı.

We had an argument about it last night. - Dün gece bu konuda tartıştık.

business

We'll talk business later. - İşi daha sonra konuşacağız.

They were talking business. - Onlar iş konuşuyorlardı.

head

Paradoxically, the President of Turkey is the de jure head of state but has no legal role in government. - Türkiye Cumhurbaşkanı, paradoksal bir biçimde hukuken devletin başı olmasına rağmen hükümet içinde yasal bir konumu yoktur.

They all have arms, legs, and heads, they walk and talk, but now there's SOMETHING that wants to make them different. - Onların hepsinin, kolları, bacakları, ve kafaları var,onlar yürürler ve konuşurlar, ama şimdi onlara farklı yapmak isteyen bir şey var.

shebang
subject, topic; matter; theme
scope

This subject is not within the scope of our study. - Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.

question

He interrupted the speaker with frequent questions. - O, sık sık soruları ile konuşmacını sözünü kesti.

A trip to America this summer is out of the question. - Bu yaz Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.

the subject
hot topic
konu dışı
{s} irrelevant

It is irrelevant what you think. - Düşündüğün şey konu dışı.

Whether you like Tom or not is irrelevant. - Tom'u sevip sevmemen konu dışı.

konu dışına çıkmak
digress
konu ile ilgili
germane
konu olan şey
subject
konu adı
(Bilgisayar) topic name
konu başlıkları
(Bilgisayar) headings
konu başlığı
(Bilgisayar) topic title
konu bilgisi
(Bilgisayar) topic information
konu dizini
(Bilgisayar) subject index
konu dosyası
(Bilgisayar) topic file
konu dışı
irrelevancy
konu dışı
off-topic
konu dışı
irrelevance
konu dışı
off topic
konu dışı
digressive
konu dışı
(Dilbilim) no bearing on
konu dışı olarak
extraneously
konu dışı olma
irrelevance
konu dışı olmak
(Konuşma Dili) be beside the point
konu dışına çıkmak
wander off
konu et
issue
konu harici
off-topic
konu komşu
neighbourhood
konu komşu
the neighbours
konu olmak
subject to
konu olmak
be mentioned
konu olmak
be discussed
konu planı
(Askeri) subject schedule
konu yok
(Bilgisayar) no subject
konu özeti
(Bilgisayar) topics summary
konu açmak
Start a topic
konu mankeni
dummy subject
konu tekrarı
topic
konu tekrarı
revision of the unit

konu tekrarı yapacağım.

konu, husus
issues, issues
konu başlığı
head
konu başlığını değiştir
(Bilgisayar) change title
konu bulundu
(Bilgisayar) topics found
konu cümlesi
topic sentence
konu dil
(Dilbilim) object language
konu dil
(Dilbilim) first order language
konu dışı
extraneous, irrelevant
konu dışı
wide off the mark
konu dışı olan
extraneous
konu dışı olmak
miss the mark
konu dışı söz
digression
konu dışılık
digressiveness
konu dışına çıkmak
to digress
konu dışında
far afield
konu dışında tutmak
(Dilbilim) leave aside
konu edilmiş
entreated
konu gösterge kodu
(Askeri) subject indicator code
konu ile ilgili
thematic
konu ile ilgili
relevant

How dare you say that's not relevant! - Onun konu ile ilgili olmadığını söylemeye nasıl cesaret edersin!

I thought his opinion was relevant. - Onun fikrinin konu ile ilgili olduğunu düşünmüştüm.

konu ile ilgili olmamak
extraneousness
konu ile ilgisi olmayan
extraneous
konu kapanmıştır
end of discussion
konu kimliği
(Bilgisayar) topic id
konu komşu
the neighbours, kith and kin
konu komşu
kith and kin
konu komşu
the neighbors, the whole neighborhood
konu mankeni
wall flower
konu mankenleri
wall flowers
konu no
(Bilgisayar) topic id
konu numarası
(Bilgisayar) topic number
konu olarak yayınlanmak
feature in
konu tanıma kodu
(Askeri) subject identification code
konu tümcesi
(Dilbilim) topic sentence
konu yazdır
(Bilgisayar) print topic
konu şudur ki
point is that
konu, yer ve kişiler
(Bilgisayar) topic, place and people
konu-dil
(Felsefe) objectlanguage
bir konu hakkında genel tanıtım yapmak
(Hukuk) to introduce
hassas (konu)
delicate
hassas (konu)
sore
konu işlemek
discuss a subject
konular
plots

How do you come up with such interesting plots for your novels? - Romanlarınız için böylesine ilginç konuları nasıl buluyorsunuz?

konular
(Bilgisayar) topic

We discussed a wide range of topics. - Çok çeşitli konular tartıştık.

We talked about a variety of topics. - Biz farklı konular hakkında konuştuk.

konular
themes
önemli konu
meat
önemli konu
weighty matter
asıl konu
real issue
kapma işine konu olmak
catching on to the subject
konu almak
be subject
konu olmak
be issue
konular
topics

We talked about a variety of topics. - Biz farklı konular hakkında konuştuk.

The conversation moved on to other topics. - Konuşma diğer konulara geçti.

konular
subjects

What subjects do you like the best? - En çok hangi konuları seversin?

I like English best of all subjects. - Bütün konular içerisinde en çok İngilizceyi severim.

oynatmak işine konu olmak
To play to be the subject of work
Schengen Bilgi Sisteminde yardım teklifine konu kişi hakkında uyarı konusu
(Hukuk) issue an alert for the requested person in the Schengen Information System (SIS) (to)
ana konu
staple topic
belirsiz konu
moot point
bilinmeyen konu
(Bilgisayar) unknown title
birden çok konu başlığı
(Bilgisayar) multiple titles
bunun konu ile ilgisi yok
that's neither here nor there
dikkati dağıtmak için ortaya atılan konu
red herring
dinlenen kişi / konu
(Hukuk) subject of the interception
dönüp dolaşıp gelinen konu
hobbyhorse
en hassas olunan konu
heartstrings
endişelendiren konu
solicitudes
genel konu
generality
gizemli olayları konu alan
(Konuşma Dili) cloak-and-dagger
güncel konu
current issue
herkes konu seçebilir
(Bilgisayar) settopic anyone
ikinci derecede önemli konu
(Kanun) collateral issue
ilgili konu uzmanı
(Askeri) subject matter expert
istihbarat konu kodu
(Askeri) intelligence subject code
iyi olduğu konu
strong point
işlenen konu
argument
konu dışı
beside the question
konu dışı
irrelative
konu dışı
{s} extraneous
konu dışı
out of question
konu dışı
{s} immaterial
konu dışı
beside the mark
konu dışı
{s} inconsequential
konu dışı
{s} inconsequent
kısım konu başlığı
(Bilgisayar) section title
mektup iletisi konu satırı
(Bilgisayar) mail message subject line
metroloji konu alanları
(Ticaret) metrological subject field
nazik konu
critical issue
psikolojik konu
(Askeri) psychological theme
sertifikayı veren:konu
(Bilgisayar) issuer: subject
sosyal konu
social issue
sıkıntı yaratan konu
a bone to pick
tüzüğün geçerli olup olmadığının konu alındığı dava
(Hukuk) proceedings in which a regulation is in issue
veren kuruluş:konu
(Bilgisayar) issuer: subject
yatak konu
bearing cone
önemsiz konu
side issue
önemsiz konu
quiddity
التركية - التركية
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu: "Öğretmenimizin verdiği konuları manzum yazardım."- Y. Z. Ortaç. Üzerinde konuşulan şey, bahis: "Daha fazla tafsilata girmeyi bugün zararlı gördüğüm için bu konuda susacağım."- B. Felek
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu
Üzerinde konuşulan şey, bahis
sermaye
süje
mevzu

Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

sayfa
(Osmanlı Dönemi) bahis
konu komşu
Bütün komşular, birbirine yakın yerde oturan kimseler
konu mankeni
Geçmiş bir olayın gelişmesini ve sonucunu aynı biçimde yansıtmak üzere canlandıran kimse
Konu olmak
uğramak
konu
المفضلات