I concentrated my attention on the subject.
- Ben, dikkatimi konuya yoğunlaştırdım.
I tried to change the subject.
- Konuyu değiştirmeye çalıştım.
That topic is worth discussing.
- Bu konu tartışılmaya değer.
A new topic came up in conversation.
- Konuşmada yeni bir konu gündeme geldi.
I would like to talk with you about this matter.
- Bu sorun hakkında seninle konuşmak istiyorum.
I can't agree with them on this matter.
- Bu konuda onlarla aynı fikirde olamam.
The convention voted on the issue sixty times.
- Kongre, konuyla ilgili altmış kez oylandı.
The delegates voted on the issue.
- Delegeler konuyla ilgili oy kullandı.
I differ from you on that point.
- Ben o konuda seninle aynı fikirde değilim.
I can't go along with you on that point.
- Ben bu konuda seninle aynı fikirde olamam.
The affair cost me many sleepless nights.
- Konu bana birçok uykusuz gecelere mal oldu.
Do you want to talk about the affair?
- İş hakkında konuşmak ister misin?
What's the theme of the novel?
- Romanın konusu nedir?
I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day.
- Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.
Negotiators have agreed on two draft texts, but there are still many areas of disagreement.
- Arabulucular iki taslak metin üzerinde anlaşmaya vardı, ama hala anlaşma sağlanamayan birçok konu var.
They want to talk to you about areas of mutual interest.
- Onlar karşılıklı ilgi alanları konusunda sizinle konuşmak istiyorlar.
His book became an object of criticism.
- Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
There's not so much text in this book.
- Bu kitapta o kadar çok konu yok.
We read the full text of his speech.
- Onun konuşmasının tam metnini okuduk.
We talked about various things.
- Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
I don't know about things like that.
- Öyle şeyler konusunda bilgim yok.
Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter.
- Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.
Research in this area is somewhat equivocal.
- Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.
He responded to a speech of welcome.
- Bir karşılama konuşmasını yanıtladı.
The speaker's argument was off the point.
- Konuşmacının tartışması konuyla alâkasızdı.
Tom hasn't talked to me since we had that argument.
- O tartışmayı yaptığımızdan beri Tom benimle konuşmadı.
I was just talking to him. Talking to him about what? That's none of your business.
- Sadece onunla konuşuyordum. Onunla ne hakkında konuşuyordun? O seni ilgilendirmez.
I want your help about business.
- İş konusunda senin yardımını istiyorum.
I would like to speak to the head nurse.
- Baş hemşire ile konuşmak istiyorum.
Tom's speech was full of double entendres, most of which went over his audience's head.
- Tom'un konuşması çift anlamlı sözlerle doluydu. Bunların çoğunu seyirci anlamadı.
This subject is not within the scope of our study.
- Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.
A trip to America is out of the question.
- Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
A trip to America this summer is out of the question.
- Bu yaz Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
Whether you like Tom or not is irrelevant.
- Tom'u sevip sevmemen konu dışı.
It is irrelevant what you think.
- Düşündüğün şey konu dışı.
konu tekrarı yapacağım.
How dare you say that's not relevant!
- Onun konu ile ilgili olmadığını söylemeye nasıl cesaret edersin!
The content of his speech is not relevant to the subject.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.
How do you come up with such interesting plots for your novels?
- Romanlarınız için böylesine ilginç konuları nasıl buluyorsunuz?
We discussed a wide range of topics.
- Çok çeşitli konular tartıştık.
There are some topics you shouldn't discuss with Tom.
- Tom'la tartışmaman gereken bazı konular var.
The conversation moved on to other topics.
- Konuşma diğer konulara geçti.
We discussed a wide range of topics.
- Çok çeşitli konular tartıştık.
Math and English were my favorite subjects.
- Matematik ve İngilizce benim en sevdiğim konulardır.
They talked about various subjects.
- Çeşitli konular hakkında konuştular.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.