kontrolsüz

listen to the pronunciation of kontrolsüz
التركية - الإنجليزية
uncontrolled

An uncontrolled life leads to misery. - Kontrolsüz bir yaşam sefalete yol açar.

unrestrained
unbounded
unchecked
(Konuşma Dili) out of hand
lax
lawless
wanton
turbulent
unbridled
kontrol
check

He did a check on the quality. - O, bir kalite kontrol yaptı.

Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again. - Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.

kontrol
control

West Berlin would remain free of Soviet control. - Batı Berlin, Sovyet kontrolü olmadan kalacaktı.

Water law is the field of law dealing with the ownership, control, and use of water as a resource. - Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.

kontrol
governance
kontrol
supervision
kontrol
countenance
kontrol
{i} rein
kontrol
grip

Tom got a grip on his emotions. - Tom duygularını kontrol altına aldı.

kontrol
command
kontrol
(Bilgisayar) control desk
kontrol
controlling

The pilot was having trouble controlling the aircraft. - Pilot, uçağı kontrol ederken zorluk yaşadı.

I'm controlling myself not to lose my head. - Başımı kaybetmemek için kendimi kontrol ediyorum.

kontrol
disposal
kontrol
hand

Things got a little out of hand. - İşler biraz kontrolden çıktı.

The group of noisy boys was getting out of hand. - Gürültülü cocuklar kontrolden cıkıyordu.

kontrol
(Ticaret) working papers
kontrol
curb
kontrol
(Ticaret) audit
kontrol
composure
kontrol
metering
kontrol
(Ticaret) visitation
kontrol
direction
kontrol
rounds
kontrol
inspection

Korea received an inspection from the International Atomic Energy Agency. - Kore, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından kontrol edilmiştir.

kontrol
superintendence
kontrol
checking

The policeman was checking the cars one-by-one. - Polis, arabaları tek-tek kontrol ediyordu.

He was checking a ticket. - Bilet kontrol ediyordu.

kontrol
{i} overhaul
kontrol
checkout
kontrol
{i} clutch
kontrol
pilot

The pilot is trying to restore communication with the control tower. - Pilot, kontrol kulesi ile olan iletişimi onarmaya çalışıyor.

The pilot was struggling to control the plane. - Pilot uçağı kontrol etmek için mücadele ediyordu.

kontrol
helm
kontrol
diagnostic
kontrol
control of
kontrol
controling
kontrol
clutches
kontrol
examination
kontrol
checking, inspecting
kontrol
wire

The puppets are controlled by wires. - Kuklalar teller tarafından kontrol edilir.

kontrol
inspector
kontrol
control, check; inspection; command; composure
kontrol
(Hukuk) control, supervising
التركية - التركية

تعريف kontrolsüz في التركية التركية القاموس.

kontrol
Yoklama, arama
kontrol
Denetçi, kontrolör
kontrol
Bir işin doğru ve usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını inceleme, denetim, denetleme
kontrol
Bir şeyin gerçeğe ve aslına uygunluğuna bakma
kontrol
Bir şeyin gerçeğe ve aslına uygunluğuna bakma: "Duygululuk olsa olsa akılla bağdaştığı, aklın kontrolünde kaldığı ölçüde bir değer taşır."- N. Cumalı
kontrolsüz
المفضلات