Duygularımızı kontrol etmek bazen zordur.
- It's sometimes difficult to control our feelings.
El yıkama, bakterileri kontrol etmek için bir yoldur.
- Hand washing is one way to control bacteria.
Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.
- Water law is the field of law dealing with the ownership, control, and use of water as a resource.
Hiç kimse bizi kontrol edemez.
- Nobody can control us.
Kendinizi kontrol etmeye çalışın.
- Try to control yourself.
Kendinizi kontrol etmeye çalışın.
- Try to control yourselves.
İnka İmparatorluğu yönetimi her şeyi kontrol etti.
- The government of the Inca Empire controlled everything.
Her şeyim denetim altında.
- I have everything under control.
Tom, Xbox One denetimcisini DualShock 4'ün üstünde tercih ediyor.
- Tom prefers the Xbox One controller over the DualShock 4.
He could not control his anger.
- Er konnte seine Wut nicht kontrollieren.
Libyan rebels have advanced into two strategic towns controlling access to the capital from the west and the south.
- Libysche Rebellen sind in zwei strategisch wichtige Städte vorgedrungen, die den Zugang zur Hauptstadt von Westen und Norden kontrollieren.
We'll check on it right now.
- Wir kontrollieren das jetzt gleich.