تعريف kontrollü في التركية الإنجليزية القاموس.
- restrained
- controlled
The concrete layer of the nuclear reactor's shielding will be destroyed using controlled explosions.
- Nükleer reaktörün koruyucu somut tabakası kontrollü patlamalar kullanılarak imha edilecek.
The car is equipped with digitally controlled air conditioning.
- Araba dijital kontrollü klima ile donatılmıştır.
- restricted
- under control
- controled
- kontrol
- check
He did a check on the quality.
- O, bir kalite kontrol yaptı.
Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
- Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
- kontrol
- control
Water law is the field of law dealing with the ownership, control, and use of water as a resource.
- Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.
Nobody can control us.
- Hiç kimse bizi kontrol edemez.
- kontrollü atmosfer
- controlled atmosphere
- kontrollü değişken
- controlled variable
- kontrollü soğutma
- controlled cooling
- kontrollü teslimat
- (Hukuk) controlled delivery
- kontrol
- governance
- kontrol
- supervision
- kontrol
- countenance
- kontrol
- {i} rein
- kontrol
- grip
Tom got a grip on his emotions.
- Tom duygularını kontrol altına aldı.
- kontrol
- command
- kontrol
- (Bilgisayar) control desk
- kontrol
- controlling
I'm controlling myself not to lose my head.
- Başımı kaybetmemek için kendimi kontrol ediyorum.
The next four to six weeks are crucial in controlling the massive Ebola outbreak.
- Önümüzdeki 4 ila 6 hafta, büyük Ebola salgınını kontrol etmekte çok önemlidir.
- kontrol
- disposal
- kontrol
- hand
Tom's right hand began to shake uncontrollably.
- Tom'un sağ eli kontrol edilemez bir biçimde titremeye başladı.
The group of noisy boys was getting out of hand.
- Gürültülü cocuklar kontrolden cıkıyordu.
- kontrol
- (Ticaret) working papers
- kontrol
- curb
- kontrol
- (Ticaret) audit
- kontrol
- composure
- kontrol
- metering
- kontrol
- (Ticaret) visitation
- kontrol
- direction
- kontrol
- rounds
- kontrol
- inspection
Korea received an inspection from the International Atomic Energy Agency.
- Kore, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından kontrol edilmiştir.
- kontrol
- superintendence
- kontrol
- checking
Tom is checking ID's.
- Tom kimlikleri kontrol ediyor.
He was checking a ticket.
- Bilet kontrol ediyordu.
- kontrol
- {i} overhaul
- kontrol
- checkout
- kontrol
- {i} clutch
- kontrol
- pilot
The pilot was struggling to control the plane.
- Pilot uçağı kontrol etmek için mücadele ediyordu.
The pilot is battling for the control of the aircraft.
- Pilot, uçağın kontrolü için mücadele ediyor.
- kontrol
- helm
- kontrol
- diagnostic
- kontrol
- control of
- kontrol
- controling
- Birleşik Devletler kontrollü gemiler
- (Askeri) effective United States controlled ships
- bilgisayar kontrollü
- computer controlled
- bilgisayar kontrollü
- program controlled
- bilgisayar kontrollü
- computer controled
- erken uyarı/yer-kontrollü önleme
- (Askeri) early warning/ground-controlled intercept
- gerilme kontrollü test
- controlled stress test
- kaynak kontrollü
- (Askeri) originator controlled
- kontrol
- clutches
- kontrol
- examination
- kontrol
- checking, inspecting
- kontrol
- wire
The puppets are controlled by wires.
- Kuklalar teller tarafından kontrol edilir.
- kontrol
- inspector
- kontrol
- control, check; inspection; command; composure
- kontrol
- (Hukuk) control, supervising
- radyo kontrollü
- radio controlled
- uçak gemisi kontrollü yaklaşma; merkezi sözleşme makamı; devre kart montajı; kon
- (Askeri) carrier-controlled approach; central contracting authority; circuit card assembly; container control activity; contamination control area; contingency capabilities assessment; contract construction agent (DOD)
- yer kontrollü yaklaşma
- (Askeri) ground controlled approach
- yerden kontrollü iniş
- (Havacılık) ground controlled landing
- yerden kontrollü lazer hedef planlayıcısı
- (Askeri) ground laser target designator
- yerden kontrollü radar
- (Askeri) ground-based radar
- yerden kontrollü yaklaşma
- (Askeri) ground-controlled approach
- yerden kontrollü yaklaşma
- (Askeri) ground control approach
- yerden kontrollü önleme
- (Askeri) ground-control interception
- yerden kontrollü önleme
- (Askeri) ground control intercept