kontrollü

listen to the pronunciation of kontrollü
التركية - الإنجليزية
restrained
controlled

The car is equipped with digitally controlled air conditioning. - Araba dijital kontrollü klima ile donatılmıştır.

The concrete layer of the nuclear reactor's shielding will be destroyed using controlled explosions. - Nükleer reaktörün koruyucu somut tabakası kontrollü patlamalar kullanılarak imha edilecek.

restricted
under control
controled
kontrol
check

He did a check on the quality. - O, bir kalite kontrol yaptı.

He checked that all the doors were safely shut. - Bütün kapıların güvenli bir şekilde kapatılıp kapatılmadığını kontrol etti.

kontrol
control

You used a condom for birth control, right? - Doğum kontrolü için bir prezervatif kullandın, değil mi?

Water law is the field of law dealing with the ownership, control, and use of water as a resource. - Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.

kontrollü atmosfer
controlled atmosphere
kontrollü değişken
controlled variable
kontrollü soğutma
controlled cooling
kontrollü teslimat
(Hukuk) controlled delivery
kontrol
governance
kontrol
supervision
kontrol
countenance
kontrol
{i} rein
kontrol
grip

Tom got a grip on his emotions. - Tom duygularını kontrol altına aldı.

kontrol
command
kontrol
(Bilgisayar) control desk
kontrol
controlling

The police were controlling the crowd. - Polis kalabalığı kontrol ediyordu.

The next four to six weeks are crucial in controlling the massive Ebola outbreak. - Önümüzdeki 4 ila 6 hafta, büyük Ebola salgınını kontrol etmekte çok önemlidir.

kontrol
disposal
kontrol
hand

The group of noisy boys was getting out of hand. - Gürültülü cocuklar kontrolden cıkıyordu.

Things got a little out of hand. - İşler biraz kontrolden çıktı.

kontrol
(Ticaret) working papers
kontrol
curb
kontrol
(Ticaret) audit
kontrol
composure
kontrol
metering
kontrol
(Ticaret) visitation
kontrol
direction
kontrol
rounds
kontrol
inspection

Korea received an inspection from the International Atomic Energy Agency. - Kore, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından kontrol edilmiştir.

kontrol
superintendence
kontrol
checking

Why are you checking Mary's mailbox? - Neden Mary'nin posta kutusunu kontrol ediyorsun?

He was checking a ticket. - Bilet kontrol ediyordu.

kontrol
{i} overhaul
kontrol
checkout
kontrol
{i} clutch
kontrol
pilot

The pilot controls the engine power using the throttle. - Pilot, valf kullanarak motor gücünü kontrol eder.

The pilot was having trouble controlling the aircraft. - Pilot, uçağı kontrol ederken zorluk yaşadı.

kontrol
helm
kontrol
diagnostic
kontrol
control of
kontrol
controling
Birleşik Devletler kontrollü gemiler
(Askeri) effective United States controlled ships
bilgisayar kontrollü
computer controlled
bilgisayar kontrollü
program controlled
bilgisayar kontrollü
computer controled
erken uyarı/yer-kontrollü önleme
(Askeri) early warning/ground-controlled intercept
gerilme kontrollü test
controlled stress test
kaynak kontrollü
(Askeri) originator controlled
kontrol
clutches
kontrol
examination
kontrol
checking, inspecting
kontrol
wire

The puppets are controlled by wires. - Kuklalar teller tarafından kontrol edilir.

kontrol
inspector
kontrol
control, check; inspection; command; composure
kontrol
(Hukuk) control, supervising
radyo kontrollü
radio controlled
uçak gemisi kontrollü yaklaşma; merkezi sözleşme makamı; devre kart montajı; kon
(Askeri) carrier-controlled approach; central contracting authority; circuit card assembly; container control activity; contamination control area; contingency capabilities assessment; contract construction agent (DOD)
yer kontrollü yaklaşma
(Askeri) ground controlled approach
yerden kontrollü iniş
(Havacılık) ground controlled landing
yerden kontrollü lazer hedef planlayıcısı
(Askeri) ground laser target designator
yerden kontrollü radar
(Askeri) ground-based radar
yerden kontrollü yaklaşma
(Askeri) ground-controlled approach
yerden kontrollü yaklaşma
(Askeri) ground control approach
yerden kontrollü önleme
(Askeri) ground-control interception
yerden kontrollü önleme
(Askeri) ground control intercept
التركية - التركية

تعريف kontrollü في التركية التركية القاموس.

kontrol
Yoklama, arama
kontrol
Denetçi, kontrolör
kontrol
Bir işin doğru ve usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını inceleme, denetim, denetleme
kontrol
Bir şeyin gerçeğe ve aslına uygunluğuna bakma
kontrol
Bir şeyin gerçeğe ve aslına uygunluğuna bakma: "Duygululuk olsa olsa akılla bağdaştığı, aklın kontrolünde kaldığı ölçüde bir değer taşır."- N. Cumalı
kontrollü
المفضلات