kontrol etme

listen to the pronunciation of kontrol etme
التركية - الإنجليزية
inspection
going over
{i} controlling

Controlling my emotions is not my forte. - Duygularımı kontrol etmek benim görevim değil.

I have trouble controlling my emotions. - Duygularımı kontrol etmekte zorlanıyorum.

kontrol etmek
check

I have to check and see what the contract says. - Sözleşmenin ne dediğini kontrol etmek ve görmek zorundayım.

I'd like to check out. - Ben kontrol etmek istiyorum.

kontrol etmek
{f} control

Hand washing is one way to control bacteria. - El yıkama, bakterileri kontrol etmek için bir yoldur.

It's sometimes difficult to control our feelings. - Duygularımızı kontrol etmek bazen zordur.

kontrol et
{f} check

The defenders checked the onslaught by the attackers. - Savunucular saldırganlar tarafından yapılan saldırıyı kontrol etti.

We should check the spread of the disease. - Biz hastalığın yayılmasını kontrol etmeliyiz.

kontrol etmek
go through
kontrol etmek
{f} govern

They needed a new government to control the anarchy. - Onların anarşiyi kontrol etmek için yeni bir hükümete ihtiyaçları vardı.

kontrol et
check it out

I want to check it out. - Bunu kontrol etmek istiyorum.

I can't wait to check it out. - Onu kontrol etmek için sabırsızlanıyorum.

kontrol et
{f} overhaul
kontrol etmek
check out

I'd like to check out. - Ben kontrol etmek istiyorum.

I'll go to check out the bedroom. - Yatak odasını kontrol etmek için gideceğim.

kontrol etmek
superintend
kontrol etmek
police
kontrol etmek
go over
kontrol etmek
make check
kontrol etmek
versant
kontrol etmek
check through
kontrol etmek
supervise
kontrol etmek
examine
kontrol etmek
check over
kontrol etmek
take something in hand
kontrol etmek
discipline
kontrol etmek
abuse
kontrol etmek
manage
kontrol etmek
check on

I'll be back to check on him before I head out today. - Bugün yola çıkmadan önce onu kontrol etmek için döneceğim.

I just want to check on something. - Sadece bir şeyi kontrol etmek istiyorum.

kontrol etmek
make sure something is ok
kontrol et
{f} control

Some things in life are beyond our ability to control. - Hayatta bazı şeyler kontrol etme yeteneğimizin ötesindedir.

Anger is hard to control. - Öfkeyi kontrol etmek zordur.

kontrol et
{f} discipline
kontrol et
{f} controlling

I have trouble controlling my anger. - Öfkemi kontrol etmekte zorlanıyorum.

Would it be fair to say you have a problem controlling your anger? - Öfkenizi kontrol etmekte bir sorununuzun olduğunu söylemek adil olur mu?

kontrol et
{f} controlled

Tom controlled everything. - Tom her şeyi kontrol etti.

Tom wanted to hit Mary, but he controlled himself. - Tom Mary'ye vurmak istedi ama kendini kontrol etti.

kontrol etmek
guard
kontrol etmek
break
kontrol etmek
keep tabs on
kontrol etmek
regulate
kontrol et
checked

The defenders checked the onslaught by the attackers. - Savunucular saldırganlar tarafından yapılan saldırıyı kontrol etti.

Tom checked his rearview mirror before pulling out into traffic. - Tom trafiğe çıkmadan önce dikiz aynasını kontrol etti.

kontrol etmek
take a fresh look
kontrol etmek
to control
bilinçaltını kontrol etme gücü
censor
iki kez kontrol etme
double check
kendini kontrol etme
self control
kendini kontrol etme
self command
kontrol etmek
choke down
kontrol etmek
(Hukuk) to check, to monitor
kontrol etmek
explore
kontrol etmek
check up
kontrol etmek
check up on
kontrol etmek
a) to control, to check b) to inspect c) to test d) to audit
kontrol etmek
audit
kontrol etmek
inspect
kontrol etmek
command
kontrol etmek
test
kontrol etmek
choke back
kontrol etmek
to check, inspect
kontrol etmek
see over
tekrar kontrol etme
countercheck
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) teftiş
Kontrol etmek
denetleme yapmak
Kontrol etmek
inspection
kontrol etmek
Denetlemek
kontrol etmek
Yoklamak, gözden geçirmek
kontrol etme
المفضلات