We should check the spread of the disease.
- Biz hastalığın yayılmasını kontrol etmeliyiz.
Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
- Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
I can't wait to check it out.
- Onu kontrol etmek için sabırsızlanıyorum.
We'd better check it out.
- Bunu kontrol etsek iyi olur.
Some things in life are beyond our ability to control.
- Hayatta bazı şeyler kontrol etme yeteneğimizin ötesindedir.
You must control yourself.
- Kendinizi kontrol etmelisiniz.
I have trouble controlling my emotions.
- Duygularımı kontrol etmekte zorlanıyorum.
I have trouble controlling my anger.
- Öfkemi kontrol etmekte zorlanıyorum.
Tom wanted to hit Mary, but he controlled himself.
- Tom Mary'ye vurmak istedi ama kendini kontrol etti.
Aliens controlled Earth's progress in secret.
- Yabancılar gizlice Dünya'nın ilerlemesini kontrol etti.
Tom checked his rearview mirror before pulling out into traffic.
- Tom trafiğe çıkmadan önce dikiz aynasını kontrol etti.
He checked that all the doors were safely shut.
- Bütün kapıların güvenli bir şekilde kapatılıp kapatılmadığını kontrol etti.