He has an uncontrollable temper.
- Onun kontrol edilemez bir öfkesi vardır.
The defenders checked the onslaught by the attackers.
- Savunucular saldırganlar tarafından yapılan saldırıyı kontrol etti.
Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
- Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
Should I go check it out?
- Onu kontrol etmeye gitmeli miyim?
I want to check it out.
- Bunu kontrol etmek istiyorum.
You must control yourself.
- Kendinizi kontrol etmelisiniz.
Try to control yourself.
- Kendinizi kontrol etmeye çalışın.
Controlling my emotions is not my forte.
- Duygularımı kontrol etmek benim görevim değil.
I have trouble controlling my emotions.
- Duygularımı kontrol etmekte zorlanıyorum.
Aliens controlled Earth's progress in secret.
- Yabancılar gizlice Dünya'nın ilerlemesini kontrol etti.
The government of the Inca Empire controlled everything.
- İnka İmparatorluğu yönetimi her şeyi kontrol etti.
He checked the durability of the house before buying it.
- O, satın almadan önce evin dayanıklılığını kontrol etti.
Tom checked his rearview mirror before pulling out into traffic.
- Tom trafiğe çıkmadan önce dikiz aynasını kontrol etti.