She lives in quite a big mansion.
- O oldukça büyük bir konakta yaşar.
Mary's parents live in a mansion.
- Mary'nin anne ve babası bir konakta yaşıyorlar.
Tom hosted an extravagant party at his mansion.
- Tom konakta savurgan bir partiye ev sahipliği yaptı.
It was a small pretty town with four minarets and one campanile and the Pasha's konak sprawling across the foothills.