kolum

listen to the pronunciation of kolum
التركية - الإنجليزية
my arm
kol
{i} sleeve

These blouses are long sleeved. - Bu bulüzler uzun kolludur.

Roll up your right sleeve. - Sağ elbise kolunu yukarı çek.

kol
arm

The cushions on the sofa don't match those on the armchairs. - Kanepedeki minderler koltuklardakilerle eşleşmiyor.

She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm. - Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.

kolum çıktı
I dislocated my arm
kol
{i} handle

This machine is easy to handle. - Bu makineyi idare etmek kolaydır.

This car handles very easily. - Bu araba çok kolay kullanılır.

kol
offtake
kol
branch

Which branch of the armed forces were you in? - Silahlı kuvvetlerin hangi kolundaydın?

Those branches break easily. - O dallar kolayca kırılır.

kol
{i} foreleg
kol
{i} flipper
kol
post

Please take this parcel to the post office. - Lütfen bu koliyi postaneye götür.

Her recently-released short story collection thrills enthusiasts of postmodern works in Esperanto. - Onun yakın zamanda yayımlanan öykü koleksiyonu Esperanto'da post modern eserlerin meraklılarını heyecanlandırıyor.

kol
lever handle
kol
shank
kol
team

Our team can easily beat your team in the first game. - İlk oyunda takımımız takımınızı kolayca yenebilir.

Beating the other team was no sweat at all. - Diğer takımı yenmek hiç kolay değil.

kol
(Coğrafya) affluent
kol
bellcrank
kol
truss
kol
bell crank
kol
leg

Marijuana is now legal in Colorado. - Esrar Kolarado'da artık yasaldır.

Many had lost their arms or legs. - Birçok insan kollarını ya da bacaklarını kaybetmiş.

kol
(Havacılık) col

Bogdan Tanjević will resign because of colon cancer. - Bogdan Tanjević kolon kanseri nedeniyle istifa edecek.

France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea. - Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.

kol
hand

Tom broke some bones in his arm and hand. - Tom kolundaki ve elindeki bazı kemikleri kırdı.

He turned the doorknob with his left hand. - O, sol eli ile kapı kolunu çevirdi.

kol
section

Mary cleared the platforming section with ease. - Mary, platformlama bölümünü kolaylıkla temizledi.

I asked for a seat in the no-smoking section. - Sigara içilmeyen bölümde bir koltuk istedim.

kol
(Mimarlık) annex
kol
bracket
kol
subsection
kol
fin

Finding his office was easy. - Onun bürosunu bulmak kolaydı.

Finding his office was easy. - Onun ofisini bulmak kolaydı.

kol
(Tıp) chol

There have been many cases of cholera this year. - Bu yıl çok sayıda kolera vakası yaşandı.

My cholesterol levels are high. - Benim kolesterol seviyelerim yüksektir.

kol
stay

It is easier to stay out than to get out. - Dışarıda kalmak dışarı çıkmaktan daha kolaydır.

You have to stay in your seat. - Sen koltuğunda kalmak zorundasın.

kol
{i} crank

Tom's car has crank windows. - Tom'un arabasının pencere açma kolu vardır.

I grind my coffee by hand with a coffee grinder with a crank handle. - Ben kahvemi bir çevirme kollu kahve değirmeni ile öğütürüm.

kol
wing

She took me under her wing and taught me everything she knew. - O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.

Tom took me under his wing. - Tom bana kol kanat gerdi.

kol
phylum
kol
brachion
kol
embranchment
kol
tappet
kol
department
kol
tributary
kol
limb
kol
brachial
kol
{i} Rod
kol
{i} offset
kol
arm of
elim kolum bağlı
can't call my soul my own
kol
strand (of a rope)
kol
sleeve; handle
kol
arm (of a chair)
kol
brace

Tom noticed the bracelet on Mary's arm. - Tom Mary'nin kolundak bileziği fark etti.

Whenever an accident happens, the first thing the doctors look for is a bracelet, a necklace, or some accessory that can provide some information about the patient. - Ne zaman bir kaza olsa doktorların aradığı ilk şey hasta hakkında bazı bilgiler sağlayan bir bilezik, bir kolye, veya bir aksesuardır.

kol
lever

Press down on the lever. - Kolun üstüne bastırınız.

You can adjust the seat height by moving the adjustment lever up. - Ayar kolunu yukarı doğru hareket ettirerek koltuk yüksekliğini ayarlayabilirsiniz.

kol
handle; lever
kol
rounds
kol
neck (of a musical instrument)
kol
(giysi) sleeve
kol
side (direction)
kol
arm; sleeve; foreleg; flipper; branch; bar, handle, crank, lever; (okulda) club; team, gang, troupe; patrol; column
kol
butchery shank
kol
club (in a school)
kol
phys. arm
kol
division, branch
kol
(bitki) branch
kol
formerly wing (of an army)
kol
ramification
kol
gang; troupe
kol
(Askeriye) column
kol
patrol
kol
stick

Your arms are more important than that stick, so instead of using your arm, use the stick. - Kollarınız o çubuktan daha önemlidir, bu nedenle kolunuzu kullanmak yerine çubuğu kullanın.

kol
stolon; subsection
kol
arm; foreleg
kol
limb, large branch (of a tree)
kol
outfall
kol
bar

I can barely move my arms. - Ben kollarımı zar zor oynatabiliyorum.

Winston was an earthborn, but he emigrated to the Martian colony Barsoom in his teenage years. - Winston bir faniydi ama gençlik yıllarında Mars kolonisi Barsoom'a göç etti.

kol
stolon
kol
(Anatomi) brachium
kol
detent
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف kolum في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

KOL
sign of affection (in Internet chats)
التركية - التركية

تعريف kolum في التركية التركية القاموس.

kol
İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm
Kol
dal
kol
Bir şeyin ayrıldığı bölümlerden her biri, dal, kısım, branş
kol
İş takımı, ekip, grup
kol
Flasaların bir tarafa bükülmeisi sonucu halatta elde edilen elemanlar
kol
Ön ayağın üst bölümü
kol
Kanat
kol
Makinelerde tutup çevirmeye veya çekmeye yarayan ağaç veya metal parça
kol
Giysinin kolu saran bölümü
kol
Rahatça eğlenebilirlerdi."- R. H. Karay. İş takımı, ekip, grup: "Öteki koldaki iki hamlacıdan birisi acınacak bir zayıflıktaydı."- S. F. Abasıyanık
kol
Güvenliği sağlamak amacıyla dolaşan polis, jandarma veya asker topluluğu, karakol, devriye: "Lakin böyle kardan yolların örtüldüğü bu gecede, koldan korku yoktu
kol
şube, dal
kol
Bir halat oluşturan bükülmüş lif demetlerinden her biri
kol
Giysinin kolu saran bölümü: "Kara yağız oğlan yalandan gözlerinin yaşını pembe mintanının kollarına siliyordu."- O. C. Kaygılı
kol
Dizi, düzen
kol
Avcılıkta gözetleme deliğinin çevresine ve bu giden yolun iki yanına konan çalı çırpı
kol
Bir koltukta, bir divanda kol dayamaya yarayan parça
kol
Koyun, dana, kuzu vb.nde ön ayağın üst bölümü
kol
Ağaçlarda gövdeden ayrılan kalın dal
kol
Güvenliği sağlamak amacıyla dolaşan polis, jandarma veya asker topluluğu, karakol, devriye
kol
Bazı çalgıların elle tutulan sap bölümü
kolum
المفضلات