Four armed men held up the bank and escaped with $4 million.
- Dört kollu adam bankayı soydu ve 4 milyon dolar ile kaçtı.
These blouses are long sleeved.
- Bu bulüzler uzun kolludur.
Roll up your right sleeve.
- Sağ elbise kolunu yukarı çek.
Tom wears long sleeves when working in the garden.
- Tom bahçede çalışırken uzun kollu giyer.
I perspired under the arms.
- Kollarımın altında terledim.
He caught me by the arm.
- O beni kolumdan yakaladı.
Just turn this handle.
- Sadece bu kolu çevirin.
This car handles very easily.
- Bu araba çok kolay kullanılır.
Those branches break easily.
- O dallar kolayca kırılır.
Which branch of the armed forces were you in?
- Silahlı kuvvetlerin hangi kolundaydın?
Her recently-released short story collection thrills enthusiasts of postmodern works in Esperanto.
- Onun yakın zamanda yayımlanan öykü koleksiyonu Esperanto'da post modern eserlerin meraklılarını heyecanlandırıyor.
The post office is not far from your college.
- Postane kolejden uzak değildir.
Our team can easily beat your team in the first game.
- İlk oyunda takımımız takımınızı kolayca yenebilir.
Our team could easily have brought home the bacon, if it weren't for the team's best man being injured.
- Takımın en iyi adamı yaralanmasaydı, takımımız kolayca başarabilirdi.
Many had lost their arms or legs.
- Birçok insan kollarını ya da bacaklarını kaybetmiş.
I'm on crutches since I broke both my legs.
- Her iki bacağımı kırdığım dan beri koltuk değneği kullanıyorum.
Memories of my college days come to my mind.
- Kolej günlerimin anılarını hatırlarım.
France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea.
- Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.
He turned the doorknob with his left hand.
- O, sol eli ile kapı kolunu çevirdi.
This machine is easy to handle.
- Bu makineyi idare etmek kolaydır.
I asked for a seat in the no-smoking section.
- Sigara içilmeyen bölümde bir koltuk istedim.
Mary cleared the platforming section with ease.
- Mary, platformlama bölümünü kolaylıkla temizledi.
Finding his office was easy.
- Onun ofisini bulmak kolaydı.
Finding his office was easy.
- Onun bürosunu bulmak kolaydı.
Tom had to get a cholera shot.
- Tom bir kolera aşısı yaptırmak zorunda kaldı.
My cholesterol levels are high.
- Benim kolesterol seviyelerim yüksektir.
Let's stay somewhere with easy airport access.
- Havaalanına kolay erişimi olan bir yerde kalalım.
It's not always easy to stay healthy.
- Sağlıklı kalmak her zaman kolay değil.
I grind my coffee by hand with a coffee grinder with a crank handle.
- Ben kahvemi bir çevirme kollu kahve değirmeni ile öğütürüm.
Tom's car has crank windows.
- Tom'un arabasının pencere açma kolu vardır.
Tom took me under his wing.
- Tom bana kol kanat gerdi.
She took me under her wing and taught me everything she knew.
- O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.
Whenever an accident happens, the first thing the doctors look for is a bracelet, a necklace, or some accessory that can provide some information about the patient.
- Ne zaman bir kaza olsa doktorların aradığı ilk şey hasta hakkında bazı bilgiler sağlayan bir bilezik, bir kolye, veya bir aksesuardır.
Tom noticed the bracelet on Mary's arm.
- Tom Mary'nin kolundak bileziği fark etti.
You can adjust the seat height by moving the adjustment lever up.
- Ayar kolunu yukarı doğru hareket ettirerek koltuk yüksekliğini ayarlayabilirsiniz.
Tom put two slices of bread into the toaster and pushed down on the lever.
- Tom ekmek kızartma makinesine iki dilim ekmek koydu ve kolu aşağı itti.
Your arms are more important than that stick, so instead of using your arm, use the stick.
- Kollarınız o çubuktan daha önemlidir, bu nedenle kolunuzu kullanmak yerine çubuğu kullanın.
I can barely bend my left arm.
- Sol kolumu zar zor bükebiliyorum.
I can barely move my arms.
- Ben kollarımı zar zor oynatabiliyorum.
The men are wearing short sleeves.
- Adamlar kısa kollu giyiyorlar.
I should've worn short sleeves.
- Kısa kollu giymeliydim.
Tom wears long sleeves when working in the garden.
- Tom bahçede çalışırken uzun kollu giyer.
I am looking for a cream color long sleeve shirt.
- Ben bir krem rengi uzun kollu gömlek arıyorum.